Aşağıdaki resimde gördüğünüz çocuk Amerika Birleşik Devletleri’nin 32. başkanı Franklin Delano Roosevelt.
Minik Roosevelt 19. yüzyılın sonlarında herkes gibi bir elbise giyiyor. Smithsonian Dergisi, cinsiyete özgü giyimin çocuklara ne zaman pazarlanmaya başlandığı hakkında ilginç bir makale yayımladı. Haydi şimdi bir zaman tüneline girip, kız çocukların mavi ve erkek çocukların ise pembe giydiği bir döneme gidelim.
En sondan başlayalım: “Pembe ve Mavi: Amerika’da, kızlara erkeklerden bahsetmek” kitabının yazarı ve Maryland Üniversitesi’nde tarihçi olan Jo B. Paoletti’ye göre, cinsiyete özgü giysiler, ebeveynlerin kendi bebeklerinin cinsiyetini bilmek istemesi sonucunda ortaya çıkıyor. Başlangıçta, 6 ve 7 yaşına kadar küçük çocuklara beyaz elbiseler giydiriliyor. Bu durum bir tür kolaylık da sağlıyor; çünkü bütün beyazlar bir arada yıkanabiliyor. 20. yüzyılın başlarında, tasarımcılar çocukların daha rahat ayırt edilebilmesi için kıyafetlere daha tanımlayıcı bir özellik katmak istiyorlar ve bu da renkler yardımıyla yapılıyor. Pembe erkek çocukların kıyafetlerinde kullanılıyor. Ladies Home Journal’ın 1918 sayısında şöyle belirtiliyor:
“Genel kabul görmüş kural, kızlar için mavi; erkekler için ise pembe rengin kullanılmasıydı. Bunun nedeni, pembenin daha kararlı ve daha güçlü ve erkeklere daha uygun bir renk olmasıyken, mavinin daha hassas ve zarif bir renk olarak görülmesi ve bu sebeple de kızlara yakıştırılmasıydı.”
İlk feminizm hareketi de bildiğimiz gibi, bunu reddetti ve anti-feminen / anti-moda tutumlarını teşvike başladı. Kadınlar daha erkeksi giyinebilirdi, bu da erkekler ve kadınlar arasındaki görsel ayrımı ortadan kaldırırdı. Ve bu tutum, bebekler ve çocuklara yönelik tasarlanan kıyafetlere kadar genişledi- etkileri 1970’lerde Sears, Roebuck katalogunda da açık bir şekilde görüldü, bebekler için pembe elbise iki yıl boyunca satılmadı. Bir dönem ise sadece saç rengine göre kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın kıyafetlerin seçildiği de biliniyor.
Erkek çocukları olacağını bilen aileler salt erkek çocuk için üretilmiş mevcut her şeyi; kız çocuk sahibi olacağını bilenler ise piyasadaki salt kız çocuklarına yönelik cinsiyet kodlu her şeyi alıyor. Babamın bir kız çocuk sahibi olacağını öğrendiğinde bana futbol öğretmek için sabırsızlandığını sanmıyorum. Ama erkek kardeşim dünyaya gelmeden bunu düşündüğünden kesinlikle eminim.
“Prenses oğlum” adlı kitabın yazarı Cheryl Kilodavis, kitabında oğlunun bir prenses gibi giyinmesini destekliyor, toplumdaki tektipleşmiş cinsiyet yargılarını alt üst ediyor ve çoğu kişi buna toplumdaki “erkeklik” kurallarına/ rollerine ters düşen bir tutum sergilediği için karşı çıkıyor. Çoğu kişi ise bireyin kendini nasıl rahat ve mutlu hissediyorsa onu yapmaya devam etmesi gerektiği görüşünde -ki doğru olan da bu.
Cinsiyetlere yakıştırılan ve önemsiz görülen bu detaylar günden güne toplumlarda kendine yer ediniyor. Ve halen bu konuda 150 yıl öncesine yönelik araştırmalar yapılmaya devam ediliyor.