Advertisement

Yazar: Tan Morgül

Vinç

Yaş geçiyor, insanın durup durup, çocukluk bohçasından hikayeler çıkarası geliyor. Memlekette olan bitene bir de çocukluk masumiyeti ile hallenmeye çalışılıyor. İyi geliyor veya gelmiyor… Ama her türlü bu ‘sıcak’ta çok iyi serinletiyor. Konuyla hiç alakası yok gibi gözüküyor ama ’79 veya ’80 yılıydı galiba, garip bir şekilde çok iyi hatırlıyorum. Erzurum’da yaşıyorduk, DSİ sitesinde. Yaza yakın bir zamandı. Belki de o yüzden hatırlıyorum… Zira, Erzurum’da yaşıyorsan kışları değil, yazları hatırlarsın. Çünkü pek bir kısadır. Her türlü telaşlı çocuk keyfini sokağa sığdırmaya çalışırsın… Yazdı kesin. Şort giyiyordum, ayağımda ‘Esem’lerim vardı. Nedense top oynamıyorduk, demek ki takımı kuracak kadar çocuk bulamamışız;...

Devamı…

Özel okullar ve ‘Antin kuntin’ kolu faaliyetleri

Eğitim ve sağlık mühim iş. Hatta yanına konut ve iletişim hakkını da koyarsak,  ‘kare (kamu) as’ı kısmi de olsa tamamlarız. Bir devletle kuracağımız asgari muhabbetin kıvamını bu haklara ücretsiz, kaliteli ve sürekli ulaşımımızın belirlediği fikrine sahibizdir herhalde… Vergisiyle değil mi, sonuçta beleş yurttaşlık da yapmıyoruz. O vakit, neo-liberal ‘Her şeyi devletten beklememek lazım’ klişesine, akli ve vicdani bir cevap olsun, göbekten: Temel sosyal gıdaları ‘ille de’ devletten beklemek gerek. Lakin, memleketin ‘kamusal yarar’ karnesi evlere şenlik… Diğer haklarımıza dair ‘karın ağrımızı’ şimdilik askıya alıp, ‘eğitim meselesi’ne dertlenelim; Bostancı Gösteri Merkezi’nde Anafen Okulları’nın düzenlediği ödül töreni vesilesiyle. Önce bir tekmil verelim: Yaş 40. Ekonomik durum: Memur çocuğu. Eğitim durumu; ilkokul-anadolu lisesi-üniversite. Ücret: ‘beleş’. Sonrasında burslu bir mastır var çilek kıvamında ama o sayılmaz. Görüldüğü üzere, çok geriye gitmeye de gerek yokmuş, ‘ulaşılabilir kaliteli eğitim retrospektifi’ için bir 20-30 yıl kâfi… Şimdiki durumun ‘ağrılı’ özeti ise; daha evlat 3 yaşındayken biriktirilmeye başlanan özel okul parası… Ahali, zaruri koşullar cenderesinde bir temiz ikna edilmiş vaziyette, temel eğitim hizmetinin devletten beklenilmeyeceği konusuna… E mevzubahis evlat olunca, gerisi teferruat oluyor. Haksız da sayılmazlar yani… Öte yandan, özel okul faaliyetleri ile devlet okulları faaliyetlerini kıyaslayınca, araya da koca bir nitelik farkı giriyor. Bir tarafta beton-blok müfredatı esnetip, daha akılcı eğitim veren özel okullar, diğer tarafta umutsuz ev çocuklarına ortaya büyük resmi ideoloji. Aynı kentlerin bir tarafında ‘gelecek hayalleri’ kurulurken, diğer tarafta düşler mezarlıkları inşa ediliyor....

Devamı…

Tan Morgül sordu, Defne Koryürek cevapladı: Çekilin marketler, üreticime varayım

Defne Koryürek, bir slow food konviniyumu olan Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucusu, aşçı ve besin aktivisti. Koryürek, Tan Morgül’le buluştu ve ortaya, gıda güvenliğinden GDO’ya, patentli tohumlardan dünyadaki açlık sorununa kadar bir çok konuda muhteşem bir söyleşi çıktı. Üç bölüm halinde yayınladığımız söyleşinin ilk bölümü burada, devamı ise sayfanın altındaki linklerdedir. Keyifli okumalar… Tan Morgül: Gündemde genelde GDO’lu ürünler var ama “GDO yoktur” ilanı da diğer kötü üretim koşullarını gizlemiş olmuyor mu? Mesela kendi ürettiğin tavuğu, doğal yemlerle beslemiyorsun ya da hayvanı korkunç kötü koşullarda yetiştiriyorsun… Defne Koryürek: Haklısın tabii! Bu zaten üreticiyle tüketici arasındaki kopukluğun en sert hali. Etiket...

Devamı…

Defne Koryürek: 'Haz'la 'hız' bir arada olmaz

Tan Morgül: Fikir Sahibi Damaklar’ın hikâyesiyle başlayalım… Defne Koryürek: 2002 yılında kriz günlerinde ben mutfak idare eden bir aşçıyken, sektörün içerisinde dayanışacak, gıda meselesini konuşacak hiçbir dostun, ahbabın, derneğin, grubun olmadığını fark ettim. Sektörden birlikte ahbaplık etmeyi seven 20-22 kişi bir araya gelerek, Fikir Sahibi Damaklar adıyla bir masa toplantısı başlattık. Konu başlıklarınız nelerdi? Aslında bütün derdim, insanların birbirlerine dertlerini sakınmadan açabilecek kadar yakın olmaya başlamalarıydı. 2002 öncesi durum biraz dardı, kimse ser veriyordu sır vermiyordu. Kendi küçük grubumuzu kurarsak, ne olup ne bittiğine ilişkin belki ikinci bir adımı atabilirdik. Aslında ben biraz kendi dertlerimden, biraz da sağduyuyla göle...

Devamı…

Defne Koryürek: Kapımızdaki tehdit GDO!

Tan Morgül: GDO konusunda kandırılıyor muyuz? Öyleyse nasıl yapıyorlar bunu? Defne Koryürek: Köpürtülecek kelimeler bol! Çok azımız derinlemesine okuyoruz zaten. Mesela bugün Milliyet gazetesinin internet sayfasındaki ne yazarı belli ne alıntısı belli olan bir blogda, Türkiye’de GDO’lu soyanın ekilip dikildiği iddia ediliyordu. Türkiye’de GDO’lu tohumun ekilip dikilmesi yasak. Böyle bir şey varsa bir blogda değil, gazetede manşetten haber olması lazım. İhbar sayılması lazım. Ama biri şuursuzca bunu yazıyor, bir başkası Milliyet gibi bir gazetenin sitesinde yayınlanmasını onaylıyor, okuyanı da bunu like’lıyor, retweet ediyor, başka başka birilerine söylüyor. Arkasından da, haklı olarak, Bakan çıkıp, esip köpürüyor. Zira haklı, GDO ekip...

Devamı…