Advertisement

Yazar: Özge Ç. Denizci

"Kadın"dır ‘Gezi’, dahası "anne"dir…

Geziden beri literatürümüz epeyce genişledi. ‘TOMA ne Akrep ne’ hepsini ezber ettik. Çocuklarımız, anne demeden ‘Gezi’ demeyi öğrendi. Korumaya çalışsak da ne yazık ki küçücük yaşlarında şiddet nedir gözleriyle gördüler, öğrendiler. Ama annelerinin memelerinden sütten çok sevgi emdiler. Öyle bir emdiler ki o sevgiyi hem… Gezi’de direnenler de annelerinden aynı sütü emmişlerdi besbelli. Hem ‘Gezi Direnişi’ o kadar kadındı ki öte yandan. Her şeyi bağrına bastı, kapsadı, içine aldı. Her flama yan yanaydı, her görüş iç içe… 8 giden canın hepsi çocuğu oldu Gezi’nin. Ve  Berkin’imizin cenazesinde milyonlarca insan aktı sokaklara. Gazdan kaçarken yol istediğim amca küfretti bana, sakinleştim,...

Devamı…

Haydi, anneler sokağa özgürleşmeye…

İki buçuk yaş diye bir şey var. İki buçuk yaş, çoğu annenin kâbusudur aslında. Gerçekten, anlamlı anlamsız, her şeye “hayır” diyen çocuklarla bir yerden bir yere gitmek sosyalleşmek şöyle dursun, evde zaman geçirmek bile zordur. Düşünün ki su içtikten sonra “ama benim ağzım kuru kalsaydı” diye ağlamaya başlayabiliyor bu yaş veletleri. Ne yapacağınızı şaşırıp, “tamam, tamam” diyor, öyle kenarda bekliyorsunuz. Bazen anneanne ve babaanneler meseleyi pek idrak edemeyip, “nasıl beceriyorsunuz bu çocuğu ağlatmayı?” diyorlar. Çocuğunuz, anneniz yetmezmiş gibi bir de çocuğunuz sebepsiz yere ağlarken size pis pis bakan insanlar… Herkes sizin sabrınızı sınıyor gibi. Eeee, artık annesiniz sabır sizin ikinci adınız. Hatta ilk adınız bile olabilir. Bu noktada yapılacak en iyi şey sizin de hissettiğiniz gibi çocuğunuzu emin ellere bırakıp sosyalleşmenizdir. Daha doğrusu kendinize dair bir şeylere daha fazla sarılmanızdır. Bu yaşına kadar Çınar’dan ayrılmak daha zordu. Çocuk tam iki buçuk yaşına geldi ve bizim aurada sanırım bir sızıntı olmaya başladı. Ben kendimi daha özgür hissetmeye başladım. Bir buçuk yıldır devam ettiğim yüksek lisans programı dışında pek çalışma ve sosyalleşme alnını kendime hak görmezken, şimdi yavaş yavaş Çınar’dan önceki yaşamıma ama Çınar’la birlikte dönmeye başladım. Daha fazla yazı yazmaya, daha fazla kendimi dış dünyada var etmeye başladım. Çınar’ı da düşünerek, Çınar’dan ayrı şeyler yapmak… Bu, sosyalleşirken onu hiç yanıma almadığım anlamına gelmiyor. Elbette birlikte tiyatroya hemen her gün parka gidip yeni arkadaşlar ediniyoruz. En yakın arkadaşı ‘Ay’a gidiyoruz hem...

Devamı…

İyi ki artık her şey farklı!

Daha uykuya dalalı 10 dakika olmuş… Yan odada uyumakta olan bizim beklenmedik bir ömürlük misafirimizi her saniye özleyebiliyoruz. Hiçbir şey bu kadar çok sevilmiyor cidden. O uyurken ya onun çamaşırlarını seve okşaya ütülüyoruz, ya sürekli yenileri çekilen fotoğraflarını düzenleme bahanesiyle gözümüzün önünden geçiriyoruz ya da onun hakkında konuşuyoruz. Uzun süreli uykularını fırsat bilip bazen bizim de kendimize zaman ayırdığımız oluyor elbette. Ama inanın o anlar bile aslında bebeğe adanmış şu günlerimizin en acımasız dakikaları oluyor. Onunla zaman geçirmek bazen çok zor olabiliyor. Hele ki birisi yanımda yokken ve o bana yapışmışken. Onun çaresiz size bağlı olduğunu bilmeniz elbette bir...

Devamı…
  • 1
  • 2