Advertisement

Yazar: Konuk Yazar

Her çocuğa bir laptop ile eğitim değişmez

Kara tahtanın yerini akıllı tahtalar aldı, defterlerin yerini ise tabletler. Akıllı telefonlar, tabletler çocukların yeni oyuncakları. Kimi zaman eğitimde de özel hayatlarımızda da teknoloji araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyor. Öğretmenden önce, akıllı tahta çocuklara bir şey öğretecek, teknolojik aletlerle eğitim bir çırpıda değişecek zannediyoruz. Çocuklar hipnotize olmuş gibi tabletlerine dalmışken, ne bulunduğu mekanın ne de insanların farkında oluyor. MIT Profesörü ve LEGO Eğitim Danışmanı Edith Ackermann, oysa çocuğa yetenek kazandıranın yüz yüze konuşma olduğunu söylüyor. Teknofobist ve teknofetişist olmanın arasında bir yerde durmak gerekiyor diyen Ackermann, “Her çocuğa bir laptop verip, eğitimin değişeceğini beklemek anlamsız. Bence dünya deliriyor...

Devamı…

Çocuklarla "Anish Kapoor İstanbul'da" Sergisi'ne gidiyoruz

Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), girişindeki küçük nilüfer havuzu, botanik ve heykel bahçesini andıran çevre düzenlemesi ve her zaman sanat tarihinin önemli isim, grup, tema ya da dönemlerine yer veren sergileriyle çocuklarla gezmek için eşsiz bir kültür mekanı. Anish Kapoor İstanbul’da sergisi özelinde, sanatçının büyük boyutlu, renkli, malzeme ve teknik ayrıntı zenginliği içeren çalışmaları, çocukları farklı noktalardan yakalayabiliyor. Bahçede ilk karşılaştıkları aynalardaki yansımalardan, boşluk-doluluk, karanlık ve sonsuzluk yanılsamalarına değin serginin her durağı bir keşif alanına dönüşüyor. Genellikle sergileri bizi yönlendiren basın bültenleri ya da sergi metinlerinden anladıklarımız üzerinden gezeriz. Çocuklar için ise durum biraz farklıdır. Atölye ya da sergi turlarına...

Devamı…

Curtis E. Hinkle: Bedenlerimizin ve cins(iyet)lerimizin patolojikleştirilmesine karşı

Hepimiz bir yutturmacanın kurbanlarıyız. Cinselliğin ikili inşası (erkek/kadın), seksin iki biçimli olduğu yanılsamasını yaratan tıbbi sosyal bir kurgudur. Bunu yaratmak için, tüm “anormallikleri” ortaya çıkarıldıkları an patolojikleştirme gereği ortaya çıkıyor. Bu konuda, “atipik” [tipik olmayan] şeklinde kimliklendirilmiş tüm beden ve ruhları “normalleştirmek” ve kontrol altına alma rolü olan tıbbi ve psikiyatrik erk tarafından interseksüeller ve translar aynı alamete yerleştirildiler. Ama eğer interseksüeller ve translar aynı tıbbi tedaviye başvururlarsa, interseksüalite, bilinçli bir rıza olmadan bu ikili yutturmaya ve tedaviyi onaylayan tıbbi tanıya itaat edecektir. Tüm heteroseksizme ve ikili normlara uymayan cinsel kimlikler, interseksüel çocukların maruz kaldığı normalleştirme tedavilerinin onların hayatlarını...

Devamı…

Julia’nın hikayesi

Bir annenin hikâyesi – Anormal cinsel organla doğmuş bir kız ve ailesinin hikâyesi Daha önce ultrasonda kız olacağını öğrendiğimiz için bebeğimiz doğduktan sonra kız mı, oğlan mı olduğunu sormadık bile. Yani, kız olduğunu varsayarak doktora sormadım. Babam elinde cep telefonuyla geldi ve kız kardeşime küçük kız yeğeninin doğduğunu haber verdik! Hemşire pediatrinin bebeğimizi odanın dışında incelemek istediğini söyledi. Bu bana garip geldi, çünkü hamilelik/doğum kursunda eğer bir sorun yoksa bebeğin hiçbir zaman odanın dışına çıkarılmadığı söylenmişti, fakat nedense bir şeyin ters gittiğini düşünmedim. Kocamdan bebeğimizle birlikte gitmesini istedim. Uzun bir süre gözükmediler. Kocam erken döndü ve bebeğimin nerede olduğunu...

Devamı…

Sarah Graham: Cinsiyetimin Sırrı

Yeni doğan interseks bebeklerin gerçek doğaları hakkında rutin olarak bilgi vermemek ve onları tertemiz dişi ve erkek kutular olarak kategorileştirmeyi üstlenmek birçok doktor için sıradan bir uygulamadır. Sarah Graham deneyimlerini aktarıyor… Hepimizin duymaktan korktuğu cümleler vardır ve “Kansersin” cümlesi büyük ihtimalle bu listenin başında yer alır. Bunun söylenmesiyle birlikte çocuk sahibi olamayacağın da diğer cümledir. Sekiz yaşındayken jinekolog, ebeveynlerime bu yıkıcı haberi verdi: seyrek görülen bir genetik durumumun olduğunu ve eğer yumurtalıklarım alınmazsa ergenliğe girdiğimde kanser olacağımı ve öleceğimi söylemiş. Yirmi yıl sonra doktorlarımın ve mütehassıslarımın bana ve ebeveynlerime yalan söylediğini ortaya çıkardım. Bu tek bir olay değil, tüm...

Devamı…

Erdinç Eroğlu: "Okula vereceğine çocuğa ver, hayatı kurtulsun"

Bir ritüelden bahsetmek istiyorum. Koro gibi söylenen bir nakarat. “Bu kadar parayı çocuğun okuluna vereceğine çocuğa ver hayatı kurtulsun” nakaratı. Gerçekten durum böyle mi? İstanbul’da vasat özel okullarda okuyan ve paralı bir vakıf üniversitesini bitiren bir çocuğun eğitimine harcanan parayı hesapladım. Kreşten üniversite mezuniyete kadar 700.000 TL buldum. Daha sonra hiç özel okul yüzü görmemiş, deneysel yaklaşımlı cesur ailenin devlet okullarından mezun olan çocuğuna toplu para verdiğini varsaydım. Bu toplu para “okula verileceğine çocuğa verilecek” olan tutar kadar yani 700.000 TL. Bir finansal modelleme yaptım ve aşağıdaki varsayımları kullandım: – Faiz hesabını çok basit tuttum. Çocuğun okuluna yıllarca verilen...

Devamı…

Devletin polisi tecavüz etti, savcısı “Tecavüz bebeğine devlet bakar, doğur” dedi

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayımlanmıştır. Bundan bir yıl önce duymuştuk ilk kez Reyhan Topal’ın yaşadıklarını. Bir yıl önce Galatasaray Meydanı’nda tek başına gerçekleştirdiği eylemde görmüştü onu bazılarımız. Polis yanına yaklaşmak isteyenleri “Bu kadın deli” diyerek uzaklaştırmaya çalışırken, Reyhan Topal tek başına anlatmaya çalışıyordu: “Üç polisin tecavüzüne uğradım”. Suç duyurusunda bulundu, koruma talep etti… Tecavüz mağduru birçok kadın gibi soruşturması ilerletilmedi, savcılık taleplerini reddetti. Ve o, bir yılın sonunda yine tecavüze uğradı, tecavüzcülerden biri aynı polislerdendi. Bu kez hamile kaldı. Tecavüzcünün bebeğini doğurmayı reddetti. Ama devlet kürtaj olma isteğini de kabul etmeyince, konuşmaya başladı Reyhan Topal. İçinde bulunduğu çaresizliği,...

Devamı…

Çocuklar anadilinden utanmasın diye

Diyarbakır D Tipi Cezaevi’deki tutuklu bir babadan 12 yaşına giren oğluna doğum günü mektubu Canım oğlum Robin’im, 12 yaşın sana huzur, mutluluk ve babalı günler getirmesini diliyorum. Seni, annen Burçin’i, kardeşin Rober’i canımdan çok sevdiğimi hiçbir zaman unutmamanı istiyorum. Dört yıl önce ilk tutuklandığımda, annene “Babam neden cezaevinde?” diye sorduğunda annen, “İnsan Hakları Derneği’nde insanlara yardım ettiği için tutuklandı” demişti. Hep sorular sormaya devam et oğul. Sen ve diğer çocuklar bizim yaşadıklarımızı bir daha yaşamayasınız diye ben buradayım. Hak, hukuk talep ettiğinden dolayı horlanmış, onuru zedelenmiş, mağdur, mazlum insanlara yardım ettiğim için, asker, polis, gerilla, korucu birbirini öldürmesin, mayınlar...

Devamı…

Cüneyt Özdemir: Kılıbık babalar derneği!

Fransa’nın güneyinde ağaçların neredeyse bir tünel gibi üzerimizi kapattığı büyülü bir yolda gidiyoruz. Sağımız solumuz üzüm bağları. Zaman zaman bir bağın önünde durup hemen yanı başındaki ‘büro’ yazan yerden bir şarap alıyoruz. Kasabaların birine girip diğerinden çıkarken ‘Birbirlerine ne kadar da çok benziyorlar’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Oysa benzeyenin kasabalar değil Fransa’nın bu bölgesine has koruma planları olduğunu sonradan fark ediyorum. Bayram tatilleri pek çoğumuz için sevdiklerimiz ile geçirdiğimiz, rutin hayatlarımızdan çaldığımız bir zaman aralığına benziyor. Hele böylesine uzun tatiller denk gelince ‘yeme de yanında yat’ durumları oluyor… Eminim şu an pek çoğunuz rutin hayatın koşturmacalarına kısa bir mola...

Devamı…

“Andımız’ı dedemin yazdığını ilkokulu bitirince öğrendim”

Önce Andımız tartışıldı. Bu andın öğrencileri “formatladığı” ve Türk olmayan öğrencileri incittiği söylendi. Demokratikleşme paketiyle Andımız okullardan kaldırıldıktan sonra metnin yazarı Dr. Reşit Galip’in tartışılmasına geldi sıra. Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında 1932-33 yıllarının Milli Eğitim Bakanı’nı kafatasçılıkla, “sözde bilimadamı” olmakla suçladı. Başbakan’ın açtığı kapıdan geçenler ise daha ileri gidip Reşit Galip’in karışık, hasta ruhlu olduğunu öne süren yazılar kaleme aldı. Rodos’ta doğup Anadolu’ya göçen, farklı cephelerde savaşan, hekimlik ve eğitim bakanlığı yapan, Atatürk’le girdiği tartışmalarla hatırlanan ve 41 yaşında ölen Reşit Galip “kafatasçı” denilip geçilecek biri mi? “Ailesinden hayatta olanlar bu sözler hakkında acaba ne düşünüyor?” derken, Reşit...

Devamı…