Doğum sonrası Pavuryalar (Bade ve Barış) ile ilgili aklımda kalan en büyük korku ‘’Hastalandıklarında nasıl davranacağım’’dı.
Hatta şu anda dün gibi hatırlıyorum ki (Topu topu iki gün hastanede kaldık) evde geçireceğimiz hemşiresiz gecelerde ‘’Ya hasta olurlarsa başımı hangi duvarlara vurayım?’’ olmuştu.
Ben söz dinleyen bir kadınım. Kafaca sorunsuz uyuştuğumuza inandığım pavuryaların doktoru ne dediyse harfiyen yerine getirdim hep ve hala da getiriyorum. Kolay değil bence bir doktora güvenmek, kuaföre güvenmek, kasaba güvenmek ve bir pazar alışkanlığı varsa oradaki bazı tezgahtarlara güvenmek, hiç kolay değil.
Ne mutlu bana ve aileme ki karşımızda bizim tam da içimize sinen ve doğumlarından beri dört buçuk yıldır kesintisiz yanımızda olmuş ve olan bir çocuk doktorumuz var.
Hastaneden aldığım eğitimi harfiyen yerine getirdim anne olarak; çünkü benim düşünce yapıma da son derece uygundu. Çocuklar ateşlendiğinde şöyle yapıyorum mesela, önce 38.5 dereceye kadar ılık duş yaptırmak ve soymak dışında ellemek yok çocuğa. 38.5’u geçti mi halsiz ve yorgun görünüyorsa ateş düşürücü veriyorum amaaaa yok gayet iyi görünüyorsa 39’u görmeden ateş düşürücü de vermiyorum. Ilık duş ve sadece su ile serinletilmiş bez dışında yine müdahale etmiyorum. Erken bebeklik zamanları dahil hep böyle davrandık. Hiç sorun yaşamadık. Dolayısıyla ateş düşürücü ve ilaç kullanma periyodumuz gayet seyrek ya da doğru ifade şu olacak; gerçekten gerektiği kadar oldu.
Öksürük bastığı da oldu ara ara. Ben yine doktorumuzun arkasına sığınarak daha doğal yollar denedim hep, başarılı da oldum çoğunlukla. Gerçekten gerektiğine karar verdiğinde öksürük şurubu kullandık, kullanıyoruz. Şuruba erişene kadar kullandığımız yegane formül şu efenim;
* Bir tutam ıhlamur
* Bir kabuk tarçın
* Ceviz büyüklüğünde rendelenmiş taze zencefil
* Birkaç ayva kabuğu ya da elma kabuğu
* Dört beş karanfil
Sıcak su içinde beş altı dakika demle ve afiyetle içir bebelere… Adı da ‘’Babaanne Çayı’’ Süper işe yarıyor yani Pavuryalar’da yaradı. Naçizane paylaşıyorum…
Ara sıra tabii ateşlendiler, şükür ki iki günü geçmeyen ateşlerdi. Öksürdüler elbet, ara sıra ishal ya da kabız da oldular. Billa, ateş alır gibi soluğu doktorda almadık. Önce aradık, konuştuk, durumu iyi tariflemeye gayret ettik, fotoğraf çekip paylaştık doktorumuzla. Bir durduk, gerektiği kadar bekledik. Her ateşte hastaneye gitseydik nice olurdu halimiz acep? Önemli bir sağlık sorunları da olmadı şükürler olsun.
Taaaa ki Pavuryalar bu yıl anaokuluna başlayana kadar sürdü bu sefa. Sonra ardı arkası kesilmeyen tuhaf bir hastalığımsı süreç başladı. Şu telkin bana iyi geldi ne yalan söyleyeyim; ‘’Bu yıl okula başladıklarından bahara kadar bu durum kaçınılmaz Ferhan Hanım. Seneye daha az olacak, sonraki sene daha az… Giderek her şey normalleşecek. Böyle olmamaları için bir yol var. Son derece steril bir odada ya da fanusta kalırlarsa sorun olmaz. Eeeee, olamayacağına göre böylesi yaşamak, tüm bu süreçleri böyle böyle atlatacağız beraberce.’’ Yaşasın o zaman adı soyadı olan bir süreç bu. Geçecek, tamam yenileri başlayacak. Olsun, kabul… Ben de öğreniyorum onlarla beraber. Bazen çok endişeleniyorum ama bu da hayata dair. Buna da kabul…
Geçtiğimiz haftalarda tam beş gün sıkı takip içinde olmak suretiyle Pavurya Bade ateşlendi. Sadece ateş ama. Bekledik, bekledik, bekledik… Bi’ gün ateşi çok çıktı, çok. Eve geldiğimde Serdar da çoktan eve gelmiş, ılık duşa sokmuştu bile. Biraz hafiflemiş ateşi. Yaşasın 🙂 Sonra ‘’Göreyim artık’’ dedi doktorumuz, gittik. Antibiyotikten kaçamadık. Yedi günlük küre başladık. Eve geldik, uykuya daldı Bade. Bir ara gözleri kapalı sayıklamaya başladı:
Bade: Anneeee, anneeeee!
Ben: Efendim güzel kızım?
Bade: Anneee, burnuma peri kaçtı, çıkartalım mı?
Ben: Efendim?
Bade: Burnuma peri kaçtı, çıkartalım mııııı?
Ben: Çıkartalım kızım, nasıl çıkartacağız?
Bade: Sen ‘’Gel peri’’ de, o gelir… :/
Ben: Gel peri, gel peri, gel peri… Hah geldi… Hah çıktı…
Bade: Sağol anneeee… zzzzzz…
Uyudu, sakin… Giderek düşmeye başladı ateşi. Rahatça uyudu bir süre. Sonra uyandı.
Bade: Anneeee, peri nasıl çıktı diiii mi?
Ben: Aaaa hatırlıyor musun? Evet yaaa, nasıl çıktı? Hiç bilmiyordum periler burundan nasıl çıkar, sen öğrettin bana teşekkür ederim.
Bade: Eveeeet anneee, hep öğretirim!
Gülümsedi, bir çorba içti, tekrar uykuya daldı… Üç gün sonra tamamen kendine geldi. Pavurya Barış bu süreçte gayet yardımcıydı evde. Sonra o da ateşlenecek dedim, korktum ama olmadı, yiehhuu!
Çok bildiğimden değil, biraz kendimden biraz Pavuryaların büyüme sürecinden,
Kısacası yaşadıklarımdan öğrendiğim şey şu; Hiç olmadığım kadar çocuklarım mevzu bahis olduğunda hastalık hastası gibi davranmamalıyım ve çocuklarımı bir tür ilaç bağımlısı yapmayayım. Biraz rahat bırakmalıyım onları. Vücutları bırakayım savaşsın, öksürsünler ki dışarı çıkması gerekenler çıksın, ateşle mücadele etsinler, beslenmeleri hasta değilken ki gibi tabii olmayacak, bırakayım az yesinler, bir şeyleri çok içsinler yeter. Nazlansınlar, hasta olmanın da keyfini sürsünler. Çokbilmişlik yapmak istemem kesinlikle ama ilaçlardan ne kadar uzak o kadar iyi bana kalırsa. Gerektiğinde gerektiği kadar elbette ilaç kullanayım, kullansınlar ama hepsi bu.
Umarım kaçmaz ama periler burnunuza kaçarsa artık ne yapacağınızı siz de öğrendiniz. 🙂
Yavaşça “Gel peri, gel peri, gel peri…’’ diyeceksiniz. Geliyorlar, gerçekten…
Mis günler dilerim…