Astım çocukların en sık görülen kronik hastalıklarından birisidir ve eski çağlardan beri tanınmaktadır. Astımın sözcük anlamı zorlu solunumdur. Çocukluk çağı astımının önemli bir kısmı allerjik faktörlere dayanır. Allerji normalde reaksiyona neden olmayan bir maddeye karşı duyarlılık gösterilmesidir. Allerjenler, yani akarlar, tüyler, polenler ve mantarlar gibi maddeler değişik yollardan vücuda girerek sadece duyarlı kişilerde reaksiyona neden olurlar. Dünyada çocuk yaş grubunda astım sıklığı % 7-11 arasındadır. Türkiye’de ise yapılan çalışmalarla çocuklarda astım sıklığının % 2,2-9,8 arasında olduğu gösterilmiştir.
Uzun süreli bir hastalık olması ve zaman zaman solunum güçlüğü krizleri olması nedeniyle hastalar sık sık hastaneye getirilmekte ve bazen de yatırılarak tedavi edilmeleri gerekmektedir.
Astım Bronşiyale nedir?Astım bronşiyale bronşların zaman zaman daralması sonucu, nöbetler halinde gelen solunum güçlüğü atakları, öksürük ve hırıltı ile kendini gösteren bir hastalıktır.
Bronşlarda daralmaya neden olan etmenler bronşları saran düz kas yapısındaki aşırı kasılma, bronş içyüzünü döşeyen mukozada şişme, salgı artışı ve bronşlarda iltihap hücrelerinin birikmesidir. Doktorlar astım için bazen spastik bronşit, astmatiform bronşit ya da allerjik bronşit gibi terimler de kullanmaktadır.
Astım hastalığı zaman zaman solunum güçlüğü krizleri halinde ortaya çıkar. Hasta özellikle soluk vermede güçlük çeker. Tıkanma duygusu, göğüste sıkışma, tekrarlayan öksürük ve balgam tabloya eşlik eder.
Bu nöbetlerin süresi ve sıklığı hastadan hastaya farklılıklar gösterir. Astımlı hastaların solunum güçlüğü atakları ve öksürükleri geceleri daha belirgin olur. Astım nöbetleri ilaçlarla ya da kendiliğinden büyük ölçüde geriler. Nöbet sırasında bir hırıltı ya da vızıltı, çıplak kulakla hastanın yakınları, hatta kendisi tarafından ile duyulabilir. Bu sırada çocuğun solurken omuzlarının inip kalktığı, soluk alırken kaburgalar arasının içeri çöktüğü, karnın inip çıktığı ve burun kanatlarının açılıp kapandığı farkedilebilir. Ağız çevresi morarabilir ve soluk alamamanın yarattığı korku çocuğun yüzünden okunabilir. Hasta aşırı huzursuz ya da aşırı halsiz veya sakin olabilir, hatta bazı ağır krizlerde bilinç bozuklukları da görülebilir. Bu sırada hekim çocuğun akciğerlerini dinlerse soluk vermenin güç ve daha uzun zamanda olduğunu farkeder; ayrıca daralmış bronşlardan geçen havanın yarattığı ıslık gibi sesleri duyar. Nöbet geçtikten sonra ise genellikle fizik muayenede hiçbir patolojik bulgu elde edilemez; hasta tamamen normaldir. Bununla birlikte sık yineleyen ataklardan sonra komplikasyon gelişmişse ya da bronşlarda kalıcı birtakım hasarlar oluştuysa nöbet dışında da bazı dinleme bulguları duyulabilir. Bazen de astım solunum güçlüğü nöbetleri olmaksızın sadece tekrarlayan öksürükle kendini belli edebilir.
Astımın kalıtımla ilgisi var mıdır?
Bronş aşırı duyarlılığı astımlıların büyük kısmında görülen ve kalıtımla ilgisi olan bir durumdur. Çocuklardaki astımın önemli bir bölümü allerjik yapı ile ilgilidir. Allerji en basit anlamıyla, normalde insanların büyük bölümünde reaksiyon yaratmayan bir maddenin bazı kişilerde yol açtığı istenmeyen bir etki olarak tanımlanabilir. Allerjik hastalıkların başında astım ve allerjik nezle, atopik dermatit gibi deri hastalıkları ve besin allerjileri gelir. Eğer anne veya baba tarafında böyle bir hastalık varsa, çocukta herhangi bir allerjik hastalık riski %25 kadardır. Hem anne hem de babada allerjik bir hastalık varsa bu olasılık %50-75’e dek yükselir. Allerjik astımın kalıtımla ilişkisi iyi bilinmekte ve çok sayıda genin bu kalıtımda rol oynadığı kabul edilmektedir. Böyle bir durumda ailenin değişik bireylerinde farklı allerjik hastalıklar görülebilir. Örneğin dedede astım, bir amca çocuğunda allerjik nezle, teyzede atopik dermatit, çocukta deniz ürünleriyle ortaya çıkan kurdeşen olabilir ya da kişi yaşamının değişik dönemlerinde farklı allerjik reaksiyonlar gösterebilir. Bebeklikte başında güç iyileşen konaklar, ya da poposunda inatçı pişikler olan bir çocukta, bunlar zamanla iyileşirken, astım ya da allerjik nezle gibi başka allerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir.
Astımın çeşitleri nelerdir ?
Astım kişiden kişiye büyük farklılıklar gösteren bir hastalıktır. Her astımlının etkilendiği, astım krizini başlatan farklı bir etken olabilir. Örneğin kimi hasta badana-boya kokusundan etkilenirken, kimisi bundan hiç rahatsızlık duymayabilir. Aynı şey değişik kokular, parfümler, gazlar, polenler, tüyler, tozlar, hatta ilaç ve besinler için de söz konusu olabilir. Astım hastalığının klasik olarak 4 çeşidi olduğu söylenebilir:
1-Ekstrensek (Allerjik) Astım
2-İntrensek (Allerjik olmayan) Astım
3-Egzersizle ortaya çıkan astım
4-Aspirinle oluşan astım
Bunların dışında restoran astımı, erişkinlerde görülen mesleksel astım, genç kızlarda görülen adet kanaması öncesi astım gibi farklı astım türlerinden de söz edilebilir.
Aspirinle ya da benzer başka ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların alınmasıyla ortaya çıkan astım türü çocuklukta çok nadirdir. Bu durumda astımla birlikte, burun içerisinde yineleyen polipler, sürekli bir nezle hali ve Aspirine tahammülsüzlük vardır. Hasta eğer Aspirin (ya da benzeri bir ilaç) alınmasıyla astım krizi tanımlıyorsa bu ilaç verilmemelidir. Eğer böyle bir öykü yoksa herhangi bir kısıtlama da yapmaya gerek yoktur. Astımlı çocukların çoğu egzersiz sonrası tıkanırlar. Bu özellik, yani bir efordan sonra öksürük, hırıltı hatta solunum güçlüğü olması herhangi bir astım türünde de görülebilir. Bununla birlikte astım tedavisinin ana amaçlarından biri, çocuğun yaşıtlarınınkinden farksız fiziksel etkinlikleri yapmasını sağlamaktır.
Bu yüzden astımlı çocuklarda çok büyük bir gereklilik olmadıkça efor kısıtlaması önerilmez. Unutulmamalı ki olimpiyat takımlarında yarışan ya da profesyonel olarak spor yapan, yani yaşamını spordan kazanan pek çok astımlı sporcu vardır. Eğer çocuk ilaçlarını düzenli olarak kullanıyorsa, ya da efordan önce gerekli ilacı alıyorsa rahatlıkla spor yapabilir. Allerjik olmayan astım türü erişkinlerde ve küçük çocuklarda (bebeklerde) daha fazla görülür. Burada astım krizini başlatan en önemli etmen virüs enfeksiyonlarıdır.
Bağışıklık sistemi bozuk çocuklarda bu özellik daha da önem kazanır. Hormonlarda değişiklik olduğu durumlarda, örneğin ergenlik döneminde, menstrüasyon öncesinde veya menapoz sonrasında astım atakları başlayabilir ya da daha da belirgin bir hal alabilir. Ruhsal değişiklikler, aşırı sevinçler, üzüntüler, ağlama ve gülme bazı kişilerde astım nöbetini başlatabilirler.
Çocuklardaki astımın %70’inden fazlasının allerjik olduğu kabul edilir. Bununla birlikte astım türleri arasında her zaman kesin bir ayrım yapılamaz, ara türleri de vardır.
Allerjenler vücuda girdiklerinde özgün bir yanıt oluşturan ve allerjik tablolara neden olan maddelerdir. Allerjenler solunum, sindirim ve deri yolundan vücuda girerler.
Astımda en önemli giriş kapısı solunum yoludur. Solunum yolu ile vücuda giren allerjenlerin başında ev tozu akarları gelmektedir. Gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu hayvancıklar toplumumuzda en sık astım nedeni olan allerjenlerdir. Tüm allerjik astımlı çocukların % 70’inde astıma neden olan etken olarak bu akarları görmekteyiz. Akarlar oda ısısında ve nemli ortamda kolayca ürerler; insanların deri döküntülerini yiyerek yaşarlar. Bundan ötürü evlerde özellikle yatak odaları, halılar, ev tozu, tüylü-yünlü oyuncakla, yatak takımları ve giysiler bu hayvancıkların yaşaması için son derecede elverişli ortamlar sağlarlar. Bin-iki bin metrenin üzerindeki yüksek bölgelerde akarların yaşama şansı azalmaktadır. Bu hayvanların kendi vücut proteinleri olduğu kadar, dışkıları da allerjik yapıdadır. Akarlar tüm yıl boyunca canlılıklarını sürdürdükleri için hastalık belirtileri yıl boyu sürer, mevsimsel özellik göstermezler.
Polenler (çiçek tozları) ise her mevsim ortamda bulunmazlar. Ağaç polenleri daha çok ilkbahar aylarında havaya yayılırlar; ot-çayır polenleri ise yaza doğru daha fazla yoğunlaşırlar. Dolayısıyla polenlere bağlı astım ya da diğer allerjik hastalık belirtileri mevsimsel özellik gösterirler.
Solunum yolundan giren diğer bir allerjen grubu da mantarlardır. Mantarlar özellikle nemli ortamlarda kolaylıkla üreyebilirler. Banyo ve mutfaklar, akan çatı katları, duvar kağıtlarının arkaları, duvardaki tablo ve resimlerin arkaları, zemin katlar mantar üremesi için elverişli ortamlardır. Kedi ve köpek başta olmak üzere tüylü ev hayvanlarından kaynaklanan allerjenler de giderek artan bir sorun haline gelmektedir. Evde hayvan besleme alışkanlığının artması bu tür allerjilerle daha sık karşılaşmamıza neden olmaktadır. Burada allerjik olan maddeler tüylerden ziyade, bu tüylere yapışmış hayvanlara ait vücut çıkartıları ve özellikle de tükürükte bulunan maddelerdir. Kedilerden elde edilen allerjenler çok iyi tanınmaktadırlar. Bu maddeler çok uzun süre havada kalabilmekte ve bir yerden bir yere taşınabilmektedirler.
Solunum yollarından giren ve son zamanlarda giderek artan bir şekilde önemi vurgulanan bir başka hayvansal allerjen türü de hamam böceklerinden kaynaklanan allerjilerdir.
Sindirim yolundan alınan ve astıma neden olan allerjenler solunum yolundan alınanlara göre daha az önemlidir. Ancak ilk yaş içinde besinlerin alınmasından sonra görülen allerjik tablolar sıktır. Besinlerin içerdikleri bazı proteinler bazı kişiler için allerjen olabilir. Bunlar daha çok atopik dermatit gibi deri reaksiyonlarına ve mide barsak belirtilerine neden olmakla birlikte astım ya da başka solunum yolu allerjilerine de yol açabilirler.
İnek sütü allerjisi bunun iyi bir örneğidir. İnek sütüne bağlı allerjilerde süt alımından sonra artan kanlı ishal, kusma gibi mide-bağırsak sistemi belirtileri ve deri belirtileri olabileceği gibi astım semptomları da gelişebilir.
Allerjik olduğu iyi bilinen besinler arasında deniz ürünlerini, fındık-fıstığı, çikolatayı, tropikal meyveleri, çilek ve domatesi sayabiliriz. Besinlerin kendi proteinlerinin yanısıra besinlerle birlikte alınan hormonlar, ilaçlar ve özellikle de besin katkı maddeleri allerjiye ve bu arada da astıma neden olabilirler.
Hazır ve ambalajlı besinlerde daha fazla olmak üzere daha uzun süre dayanması için ya da renklendirici ve tatlandırıcı olarak eklenen bir takım maddeler duyarlı kişiler için son derecede ciddi astım krizlerine neden olmaktadır.
Yine ağız yolundan girerek astıma ve diğer allerjik reaksiyonlara neden olan bir başka grup etken de ilaçlardır. Mekanizmaları farklı olabilmekle birlikte bazı ilaçların astımla ilişkisi olabildiği bilinmektedir. Bunların içerisinde Aspirin, beta blokerler ve ACE inhibitörleri gibi kalp ve tansiyon ilaçları, glokom tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ve radyolojik görüntüleme amacıyla kullanılan ilaçlar sayılabilir. Deri yolundan giren allerjenlerin başında da ilaçlar (penisilin gibi) gelmektedir.
İlaçlardan başka başta arı olmak üzere değişik böcek sokmaları bronş daralmasına yol açabilir. Daha önce de yazıldığı gibi bu sadece duyarlı kişilerde ortaya çıkar. Sözgelimi, arı zehiri insanların çoğunda şişme ve kızarma gibi yerel bir reaksiyona neden olurken, arı zehirine allerjisi olan bir kişide ağır astım krizine, hatta ölümcül anafilaktik şoka yol açabilir.
Allerjik olmayan çevresel risk faktörleri :
Allerjenlerin yanısıra allerjik olmayan çevresel faktörlerin de astım atağının oluşmasında önemli rolleri vardır. Bunların başlıcaları sigara dumanı, egzoz gazları, boya kokuları, soba bacasından çıkan maddelerdir. Bunlar bronşları aşırı duyarlı kılarak daralmalarını sağlarlar ya da daha çabuk bir bronş daralmasına zemin hazırlarlar.
Pasif sigara içimi: Çocuklarımız sigara içilen ortamlarda yoğun bir şekilde sigara dumanına maruz kalmaktadırlar. Hatta bu durum hamile iken sigara içen annelerin çocuklarında daha anne karnında iken başlamakta ve çocuklarda solunum fonksiyonları etkilenerek astım gelişme riskini çok daha arttırmaktadır. Sigara dumanı ister aktif isterse pasif olarak solunsun, solunum yollarının yapısını bozarak astım gelişimini kolaylaştırmakta ve daha hastalığın ağır seyretmesine yol açmaktadır. Ev içindeki hava sirkülasyonunun iyi olmaması nedeniyle sadece çocuğun odasında sigara içilmemesi çocuğu sigaranın etkisinden koruma konusunda yeterli değildir. Bundan ötürü astımlı çocukların hem kendileri, hem de yakınları kesinlikle sigara içmemelidirler.
Hava kirliliği: Kış aylarında astım atağı geçiren çocukların sayısında belirgin bir artış olmaktadır. Bunun bir nedeni solunum yolu enfeksiyonları, bir nedeni de baca ve egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğidir.
Enfeksiyonlar: Virüslerin neden olduğu nezle, grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları astıma zemin hazırlayabilmektedir. Küçük çocuklardaki yineleyen bronşiyolit ile ileride gelişecek astım arasında bir ilişki vardır. Tekrarlayan bakteriyel sinüzitler de astımın gidişini ağırlaştırabilirler. Kış aylarında soğuk havanın vücut direncini kırması ve okullarda solunum yolları enfeksiyonlarının daha fazla bulaşabilmesi astım atağı sıklığını da arttırmaktadır. “Hasta yapı sendromu”: Ülkemizde olduğu gibi sağlıksız, plansız, hava sirkülasyonunun iyi olmadığı konutlarda yaşamanın, bronşları tahriş edici etmenleri ev içlerinde yoğunlaştırması nedeniyle astıma zemin hazırladığı düşünülmektedir.
Astım tanısı nasıl konur ve astım hangi hastalıklarla karışabilir ?
Astım tanısı klinik belirtilere ve bazı testlere dayanarak konur. Bu testler astıma benzer belirti veren birçok hastalığın ayırt edilmesine ve tanının doğrulanmasına yarar. Örneğin tüberküloz, kistik fibroz ve doğumsal bazı bozuklukların astımdan ayırt edilmesi son derecede önemlidir. Astımlı hastaların hava yollarındaki daralma akciğer fonksiyon testleri ile konur. Eğer bronş genişleticilerle daralma ortadan kalkıyor ya da azalıyorsa bu kesin tanıyı koydurur. Bu testin tek zorluğu 5 yaşından küçüklere uygulanamamasıdır.
Solunum fonksiyonları ile ilgili bilgiler evde basit bir alet yardımıyla (PEF metre) hasta tarafından ölçülebilen “Tepe akım hızı” ile de başarılı bir şekilde izlenebilir. Böylece hastanın hastalığının ağırlık derecesi ve seçilecek tedavi yöntemi belirlenir, hastaya ne zaman hangi ilacı kullanacağı ve ne zaman doktora başvurması gerektiği öğretilir.
Astıma yol açan allerjeni belirlemek amacıyla iki teste başvurulabilir.
1-Spesifik IgE testi: Kanda sadece belli bir maddeye karşı oluşmuş allerjik yanıtı gösterir. Kan alınarak yapılan, geç sonuç veren, pahalı bir testtir. Bununla birlikte küçük çocuklarda bile uygulanabilmesi, güvenli olması ve kullanılan ilaçlardan etkilenmemesi nedeniyle tercih edilir.
2-Deri testleri: Çok sayıda saflaştırılmış allerjen deri hafifçe delinerek damlatılır ve oluşan kabarıklık ve kızarıklık değerlendirilir. Daha çabuk (20 dakika kadar) sonuç alınan, daha ucuz, inanılırlığı yüksek bir test olmasına karşılık, 2 yaşından küçüklerde yanlış negatif sonuç verebilmesi, testin antiallerjik ilaçlarla baskılanması ve bazen nöbeti başlatabilmesi ise belli başlı sakıncalarıdır. Bu testlerin bozuk olanlarının belli aralıklarla tekrarlanarak hastanın tedaviye verdiği yanıtın izlenmesi önemlidir.
Astımlı çocuğun tedavisi
Astımın kronik gidişli bir hastalık olması nedeniyle, seçilecek tedavi yöntemi ne olursa olsun, ailenin uzun süreli bir tedavi programına hazır olması gerekmektedir. Çocukluk çağı astımının tedavisi; astım krizinin tedavisi ve uzun süreli tedavi olarak iki ayrı başlıkta incelenebilir.
A) Astım krizinin tedavisi
Hastaların bir bölümü krizin geleceğini önceden hissedebilir. Bazen boğazda karıncalanma, burun akıntısı ve hapşırma nöbetleri gibi öncü belirtiler hastayı uyarır ya da kimi kez tıkanma nöbetleri her zaman bir solunum yolu enfeksiyonunu izleyerek ortaya çıkar. Böyle durumlarda hemen atak tedavisi başlatılabilir.
Eğer hastanın izlenmesinde bir tepe akım hızı ölçüm aracı (Peak flowmeter) kullanılıyorsa, günlük ölçümlerde düşme görüldüğünde kriz tedavisi başlatılmalıdır. Tedaviye solunum yoluyla içe çekilerek alınabilen (inhalan) ve evde uygulanabilen bronş genişleticiler ile başlanır. Küçük çocuklar için ilacın kolay solunmasını sağlayan yardımcı araçlara (spacer) gereksinme vardır ya da bunlara şurup şeklinde bronş genişletici ilaçlar verilebilir. Bu tedaviyle hastaların önemli bir bölümü evde iyileşebilirler ve bunu tepe akım hızlarını ölçerek kendileri de saptayabilirler. Eğer hasta iyileşemiyor ya da solunum sıkıntısı daha da artıyorsa bir hastaneye, tercihen izlenmekte olduğu sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Burada bronş genişletici ilaçlar daha etkin bir şekilde nebülizatörler aracılığıyla verilir ve oksijen tedavisi uygulanır. Eğer durumunda düzelme olmazsa ya da belli endikasyonlar varsa beklenilmeksizin kortizon tedavisine geçilir. Hastanın balgamını kolay çıkartması için yeterli sıvı alması gerekir. Unutulmamalıdır ki en iyi balgam söktürücü ilaç su ya da ağızdan alınan başka bir sıvıdır. Bu tedavi ile hastalar genelde iyileşirler. Eğer astım atağına eşlik eden bir enfeksiyon varsa bu arada o da tedavi edilir. Astımlı bir hastanın bu tedavi ile iyileşmeyip yoğun bakımda yardımcı solunum aygıtlarına gereksinme göstermesi oldukça nadir bir durumdur.
B) Astımın uzun süreli tedavisi
Astım, kronik bir hastalık olması nedeniyle ve ataklar halinde seyrettiği için çok hafif olgular hariç, ataklar dışında da sürekli ilaç kullanılması gerekir. Uzun süreli astım tedavisinin belli başlı amaçları şöyle özetlenebilir:
1-Astım ataklarının sayısını azaltmak,
2-Atakların şiddetini azaltmak,
3-Astımda gelişebilecek komplikasyonları önlemek,
4-Çocuğun yaşına uygun fizik aktiviteleri yapmasını sağlamak,
5-Çocuğun normal büyüme ve gelişmesini, eğitimini etkilememek,
6-İlaçların zararlı yan etkilerinden korunmak,
7-Çocuğu ve aileyi hastalık konusunda eğitmek.
Astımın uzun süreli tedavisini planlarken , üzerinde tüm dünyada geniş bir görüş birliği sağlanan “basamak tedavisinden”, ya da bunun kısmen değiştirilmiş biçimlerinden yararlanılabilir. Buna göre hastalar belli kriterlere dayanılarak hafiften ağıra dek 3 basamakta toplanırlar. Tedaviye alınan yanıta göre basamak, dolayısıyla kullanılan ilaç cinsi ve dozları değiştirilir.
Hafif astımlılar çok nadir ve seyrek tıkanan hastalardır (1.basamaktaki hastalar). Bunlar sadece atak sırasında bronş genişleticiler kullanırlar.
Hafif hastalar dışındaki astımlı çocuklar bronşlardaki iltihabi hücre birikimini ve bronş aşırı duyarlılığını azaltmak için bazı ilaçları sürekli kullanmak zorundadırlar. Bunlar akut astım atağını tedavide etkisizdirler; ancak düzenli bir şekilde kullanıldıklarında atakların sayı ve şiddetini başarılı bir şekilde azaltırlar. Bu ilaçlardan biri şurup, tablet ya da damla şeklinde kullanılabilen, hafif olgularda ve küçük çocuklarda daha etkili olduğu düşünülen ketotifendir. Etkisi 4-6 hafta sonra başlayan bu ilaç astımın yanısıra allerjik nezle gibi başka allerjik hastalıklar da varsa tercih edilebilir. Son yıllarda solunum yolundan alınan kortizonlu ilaçlar astımın uzun süreli tedavisinin en önemli ögeleri olmuşlardır. Bu ilaçların dozu ağızdan alınanlardan çok daha düşük olduğundan, diğer kortizonlu ilaçların alınmasıyla sıkça gözüken yan etkiler bunlarda gözükmez. Koruyucu etkileri olan bu ilaçlar doktor kontrolü altında uzun süre kullanılabilirler. Lökotrien antagonisti dediğimiz ağızdan alınan bazı ilaçlar da kortizonlu ilaçlar kadar olmasa da etkilidirler. Bu koruyucu tedaviye zaman zaman inhaler ya da tablet şeklinde uzun etkili bronş genişletici ilaçlar da eklenebilir. Tüm bu tedaviye ek olarak hastaların sigara dumanı gibi bir takım uyaranlardan korunması ya da bilinen bir allerjen varsa bundan kaçınılması çok önemlidir.
Bazı allerjenlerden kaçınmak kolay sayılabilir. Örneğin kedi allerjisi olan bir çocuğun evinde kedi varsa, hayvanın uzaklaştırılması bir çözümdür. Bununla birlikte eğer çocuk kediye çok bağlıysa oluşacak ruhsal travmanın hastalığı arttırabileceği de unutulmamalıdır.
Günümüzde astım tedavisindeki en önemli sorunlardan biri de ev tozu akarlarından kaçınmaktır. Bunun için alınabilecek bazı önlemler şöyle sıralanabilir:
1-Yatak odasından halıların kaldırılması,
2-Odada tüylü-yünlü eşyaların ve oyuncakların bulundurulmaması,
3-Odanın dağınık olmaması, toz tutacak eşya ve giysilerin çekmece ve dolaplarda kapalı tutulması,
4-Yatak takımlarının haftada iki kez 60 dereceden yüksek ısıda yıkanması,
5-Yatak, yorgan ve yastığın yün veya kuş tüyü olmaması
6- Mümkünse akarların barınamayacağı, içi boş özel yatakların kullanılması,
7-Akarları temizleyecek güçlü elektrik süpürgelerinin kullanılması,
8-Evin akarları öldürecek özel deterjanlarla (Akarasidlerle) temizlenmesi,
Astımda aşı tedavisi (İmmunoterapi)
Astımlı hastalara aşı yapılıp yapılmaması oldukça tartışmalı bir konudur. Bazı hekimler aşı tedavisini tümden reddederken, bazıları da aşıyı vazgeçilmez bir tedavi yöntemi olarak kabul ederler. Bu tedavinin ana ilkesi, kişinin duyarlı olduğu maddeyi belirleyip, bu maddeyi aralıklarla ve giderek artan dozlarda vererek organizmada bu allerjene karşı duyarlılığı azaltmak, bir çeşit tolerans durumu yaratmaktır. Aşı tedavisi uzun süreli (4 yıl kadar), zahmetli, oldukça pahalı ve bazı riskleri taşıyan bir tedavidir. İmmunoterapi allerjik astımı ve allerjik nezlesi olanlara, eğer allerjenden kaçınılamıyorsa yapılabilir. Aşının içerisinde allerjenler olduğu için, aşı sonrası anafilaktik şok gibi yan etkiler nadiren görülebilmektedir. Bu nedenle aşı mutlaka , gerektiğinde acil müdahele yapılabilecek koşullarda, yani hastanede uygulanmalıdır. Tek başına aşı ile astımı tedavi etmek mümkün değildir. Astım mutlaka ilaçlarla tedavi edilmeli, eğer doktor uygun görürse belli koşullarda aşı da tedaviye eklenmelidir.