Tiyatro Araştırma Laboratuarı (TAL), HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu), Kartopu Derneği’nin ortaklaşa yaptığı bir etkinlik geçen hafta tabiri caizse hayatımıza damgasını vurdu.

Sevgili Sevi Algan ve Erol Babaoğlu daha önce Tahtakuşlar Köyü ve şu anda aklıma gelmeyen farklı yerlerde çocuklarla yaptıkları atölye çalışmasının bir benzerini Enez’de yapmak üzere harekete geçmişler bizi de müzisyen ve müzik öğretmeni kadrosuyla davet etmişlerdi. İyi ki de etmişler!

‘Bonus’umuz ise 3 yaşına henüz girmemiş oğlumuz Çınar’dı.

Yola çıkmadan önce ve yoldayken özellikle de Çınar’ın varlığıyla bu işi nasıl kotarabileceğimiz konusunda bir fikrimiz yoktu. Ancak hem önceden tanıdığımız arkadaşlarımız hem de yeni tanıştığımız Haytap gönüllüsü ve Enez’li arkadaşımız Ege Sakin başta olmak üzere, beraber yol aldığımız Hakan Polacanlı ile hem Çınar ortama ve insanlara hemencecik uyum sağladı hem de arkadaşlarımız Çınar’la yakın bir bağ kurdular.

Üstelik güzellik gittikçe arttı ve Çınar birlikte çalıştığımız 60 çocukla uyum içinde hareket etti. Herkes birbirini son derece kabullenmişti. Bize de “demek ki bu iş çocukla da misler gibi olabiliyormuş” diye düşünmek düştü. Üstelik ‘iş’ de ‘iyi’ bir biçimde kotarıldı. Bu işin Çınar’la ilgili olan ve annelere de alan ne olursa olsun benzer cesareti gösterebilmeleri konusunda not düşülebilecek bir mesele olarak kenarda durabilir.

Enez’in merkezinden ve özellikle de Çataltepe Mahallesi’nden 60 kadar çocuk toplanmıştı. Biz ailecek atölyenin ikinci gününde çocuklarla tanış olduk ve çalıştık. 11 yaş üstü çocukların istisnasız hepsi bizim de orada olduğumuz zamana denk gelen Ramazan ayı boyunca Kur’an kursuna gidiyordu. Sabah saatlerinde Kur’an kursu, öğleden sonra tiyatro, resim ve müzik atölyesi…

Kadir Gecesi gibi özel günler de ise şeker dağıtma görevi çocuklarındı ve bu sebeple bir parça erken gitme eğilimde olanlar vardı içlerinde. Çocukların bir kısmı için sahne yeni bir deneyim değildi. Bunu da gittikleri Kuran kursundaki hocalarına borçlulardı. Çocukların anlattığına göre kurs veren bir kadındı ve onlara küçük skeçler yaptırmıştı. Çalışmalardan birinde ‘İmam Bayıldı’ isimli küçük oyunlarını layıkıyla sergilediler de üstelik.

Gelelim işin özüne: Yaşları 4 ile 14 arasında değişen 60 kadar çocuğun katılım sağladığı atölye çalışmasında, çocukların kendileriyle, birbirleriyle ve çevreleriyle kurdukları ilişki temeldeydi. En temel çıkış noktası ise, halen kaçak ve zevk için avlanmanın yoğun bir biçimde yaşandığı (leylek bile nasibini alıyormuş) hemen her evde bir tüfeğin bulunduğu, gırgırlarla denizin tarandığı bir yer olan Enez’de her biri ayrı bir evren olan çocukların doğayla kurdukları ya da kurmaya çalıştıkları ilişki vardı.

3000 nüfuslu Enez’den katılım sağlayan çocukların bir kısmı, resim atölyesine diğerleri ise tiyatro atölyesine dâhil oldular. 1 haftalık yoğun bir çalışma sonunda 2 ayrı oyun sahnelendi. Sevgili Serkan ve Yelda’nın emekleriyle ortaya konan resim sergisi ise cabasıydı.

Daha da önemlisi çocukların hemen hepsi bir biçimde başta kendi vücutları olmak üzere birçok şeye karşı farklı bakış açılarına sahip oldular. Bu değişimin varlığı ise çıkan oyunlarda ve çocukların değiştirme/ dönüştürme gücünde gayet net bir biçimde görünüyordu. Keza bu enerji ortaya çıkmamış olsaydı Çınar 60 çocuğa performanslarla müziğin ne olduğunu anlattığımız sırada kucağımda misler gibi uyuyabilir miydi? Peki o çocuklardan bazıları şunu en başta kendi tarihlerine not düşebilirler miydi?: “insanlar kahvede birbirlerine hava atmak için kuşları vurmamalılar”

Çöpleri bir el alışkanlığı olarak yere atan çocukların önemli bir kısmının onları ait oldukları yer olan çöp kutularına atmaları gerektiğini öğrendiklerini sanıyorum. Hatta bazen onlardan farklı objeler yaratıp geri dönüşümü bir parça anlayabildiklerini düşünüyorum. Zaten içlerinden bir kısmı daha önce artıklardan periskop yapmıştı. Ama daha önce çöpten ağaç yaptıklarını hiç sanmıyorum.

Dekor olarak el birliğiyle çöpten ağacımızı da yapıp sahnenin ortasına taşıdık. Derken kumaşlar birleştirildi ve Meriç oluşturuldu. Bunu yaparken nehrin varlığının farkına bir kez daha vardılar. Dahası, nehir olmazsa hiçbirimizin orada olamayacağının. Hepsi ağacı işaret edip hep bir ağızdan: “böyle bir dünyada yaşamak istemiyoruz” diye bağırdıklarında bir hafta önce karşılaştığımız çocuklardan bir parça daha doğaya yaklaşmış ve çöp denilen şeyin doğada ne kadar zor yok olduğunu anlamaya başlamışlardı sanki. En azından sesleri ve duruşları anlamış olduklarını gösteriyordu.

Bazen (benim mesleğimle ilgili bir kaygı olarak) “suyu bulandırdık mı acaba?” diye düşünceler kafamdan geçtiyse de oradaki çocuklara bir şekilde “yaşam hakkı” konusunda olumlu bir yol gösterdiğimize, birbirlerini dinlemeyi, birlikte hareket etmeyi, yaratmayı ve bunu hangi şekilde yapabileceklerini göstermiş küçücük bir perspektif vermeyi becerdiysek ne mutlu bize.

Kartopu Derneği’nden Ulaş Bey’e şahane yemekleriyle bizi bizden alan Selma Yılmaz’a, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen ihbarların hiçbirini cevapsız bırakmayan her derde deva hayvanlara şifa Ege’ye, eşi Murat’a, kardeşi Can’a ve Emeği geçen herkese teşekkürler.

‘Hareket’lerimiz sürecek, ‘ses’lerimiz yükselecektir!

Bu yazının şarkısı elbette ki ‘aman avcı vurma beni’

Ne de olsa ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Aşağıdakiler ilk oyunun videosunu içeriyor. Oyunu yapan da videoyu editleyen de Çınar’ın ‘Haka’sı Hakan Polacanlı. Diğer oyunun videosu da yine Hakan’ın elinden hazır olacak.

Ayrıca Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nın çağrı metninden bir bölüm:

“Tiyatro Araştırma Laboratuvarı (TAL) Enez’e geliyor!

21 – 27 Temmuz 2014 tarihleri arasında Enez’de (TAL) ekibi üyesi tiyatro sanatçıları Erol Babaoğlu, Sevi Algan ve Hakan Polacanlı Enez’li çocuklara yönelik “tiyatro atölyesi” düzenlediler.

Bir parçası olduğumuz doğa ve onun başka bir parçası olan ile nasıl bir ilişki kurduğumuz ve bu ilişkinin getirdiği sorumluluklarımız bağlamında yürütülen çalışmalarda; çocukların hayat enerjisinin ve hayal gücünün dönüştürücü gücüne olan güven ve inançla, katılımcılar oyunu tüm aşamaları ile kendileri oluşturdular. Çocukların yaratıcılıklarını teşvik etmek ve onların çevreleriyle kurdukları samimi ve doğal ilişkiyi toplumsal bir bilinç düzeyine evriltmek amacıyla; hikaye oluşturma, oyunculuk, dans, dekor ve aksesuar konularında ön açıcı çalışmalar yapılarak, tiyatro sahneleme süreci deneyimlenmiş oldu. Yapılan çalışmalar “gösterim akşamı” ile sonlandırıldı.

TAL kurulduğundan bu yana yaptığı gönüllü çalışmaları son iki yıldır Kazdağları eteklerindeki kasaba ve köylere taşıdı. 2012 yılında Çanakkale’ye bağlı Büyükhusun Köyü’nde, 2013 yılında Büyükhusun ve Balıkesir’e bağlı Tahtakuşlar Köyü’nde gerçekleştirdiği atölye ve şenliklere bu yıl Enez’i de ekledi.”