Birçok kaynak cezanın yanlışlığından dem vurup duruyor. Blog yazarları, uzmanlar, psikologlar, kayınvalideler… Peki ceza yerine neyi öneriyorlar: Sonuçlarına katlanma… Yani özetle deniyor ki “Çocuklar, yaptıkları hataların sonuçlarına kendileri katlansın ki tekrar yapmasınlar”.

Bir de güzel hikaye dönüyor nette: Neymiş efendim çocuk sinirlenip raketini kırmış, babası da “Keşke kırmasaydın bak haftaya maçın var” demiş, o da bir hafta çalışıp kazandığı parayla yeni raket almış ve hatasını anlamış.

Vay be! Ne güzel hikaye! Hayatımıza sihirli bir değnek gibi dokundu ve her şeyi düzeltti bu tavsiye! Bi’ kere evladım sen bir hafta nerede çalıştın da raket parası kazandın onu de hele bana önce…

Neresinden tutayım, nereden başlayayım?

Öncelikle birincisi: Çocuğu, yaptığı hatanın olumsuz sonucuyla baş başa bırakmak zaten bir ceza değil midir? Cezadır! Peki ne demeye süslü kelimelerle beni kandırmaya çalışıyorsun ki, o da ceza bu da ceza işte!

İkincisi: Diyelim ki çocuk kreşten eve geldiğinde elini yıkamamakta direniyor; böyle bir durumda “Peki evladım, kreşten eve taşıdığın milyonlarca bakteri ve virüsün sonucuna sen katlanırsın” diyebilir misiniz? Eve giren envai çeşit mikrobun anne, baba, kardeş, vs. diğer aile fertlerini hasta etmesi halinde “Allah Allah, nasıl oldu bu iş yahu? Hani hatasının sonucuna kendisi katlanacaktı?” mı diyeceksiniz? Hadi onu da geçtim, diyelim ki evdeki herkesin immün sistemi canavar gibi çalışıyor, mikroplar vız gelip tırıs gidiyor, peki çocuğun kendisi hastalanırsa ne olacak?

“Yaa işte böyle evladım, ellerini yıkamazsan böyle 40 derece ateşte yanar, sağa sola kusarsın. Şimdi kendi hatanın sonucuna kendin katlan bakalım, hiç kusura bakma doktora filan götüremem seni, sonuçta kendin ettin kendin buldun. Bu arada o kusmukları da sen temizleyeceksin ona göre!” diyebilir misiniz? Diyemezsiniz…O halde kimse bana masal anlatmasın, yok efendim raketmiş de bilmem ne!

Diğer bir öneri de “mahrum bırakma”…Yani deniyor ki “Efenim çocuğa ceza vermeyin de sevdiği bir şeyden, mesela bir oyuncağından mahrum bırakın”. Bu da ceza değil öyle mi? (Tam bu noktada arka fona “Bu da mı gol değil?” repliğini koyabilir miyiz?) Yahu arkadaşım ne lafı eveleyip geveliyorsun, bal gibi ceza işte bu da, çocuğun elinden oyuncak, televizyon, bilgisayar,vs. bir şeylerini alarak cezalandırıyorsun işte.

Demek ki neymiş, en kral uzmanlar bile farklı kelimelerle süsleseler bile aslında çatııır çatır cezayı destekliyormuş. Artık “Ceza vermek istemiyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum” gerginliğini üzerimizden atıp gönül rahatlığıyla cezalardan ceza beğenebiliriz.

Robert J. Mackenzie, ebeveynler arasında bir efsane olmuş Çocuğunuza Sınır Koyma adlı kitabında “Mahrum bırakma eyleminden önce (onun da ceza demeye dili varmamış) kuralları net bir şekilde çocuğa anlatmalısınız” diyor.

Aranızda kitabı hala okumamış olanlarınız varsa ben söyleyeyim, tüm kitabın özeti bu işte: Önce kuralları anlatın,uymazsa da bir şeylerden mahrum bırakın. E tabii ki çok mantıklı. Sonuçta çocuğun, detaylarını bilmediği bir kurala harfiyen uymasını nasıl bekleyebiliriz ki? Ben bunu biraz pahalı bir şekilde öğrendim, şöyle ki:

4 yaşındaki oğlumu banyoda oynaması için yalnız bırakmadan önce “Ortalığı dağıtmak yok, 5 dakika sonra gelip seni yıkayacağım” dedim ve çıkıp gittim. 5 dakika sonra geldiğimde bütün şampuanların boşaltılarak haşmetli bir köpük dağına dönüştürüldüğünü gördüm. Çok sinirlenmiş olmama rağmen oğlum suratıma boş ve de neden sinirlendiğimi anlayamaz bir ifadeyle bakarak “Ama sen şampuanları boşaltma demedin ki” dedi. Çok haklıydı, “Ortalığı dağıtma” gayet yoruma açık, saçma sapan bir kural. Kime göre dağınık, neye göre dağınık, öncelikle “dağınık”ın tarifini yap, dingil!

Demek ki neymiş: Öncelikle kuralları, bebeklikten yeni çıkmış küçücük bir çocuğa anlatıyormuş gibi detaylandırarak koymalıymışız. Biz büyüklerin en önemli sorunu bu: Çocuğu dengimiz zannediyoruz, onun ne kadar küçük olduğunu kavrayamıyoruz. Sokakta, alışveriş merkezinde filan bazı anneler görüyorum “Onu yapma, neden bunu yapıyorsun!” deyip duruyorlar.

Bi’ keresinde mağaza vitrinini yalayan 2 yaşındaki çocuğuna “Neden böyle saçma sapan hareketler yapıyorsun?” diye kızan anneyi görünce dayanamadım ve gidip çocuğa “Evet yani çocuk gibi davranıyorsun, lütfen artık saçmalamayı bırak” dedim. Bu erdemli davranışımın sonucunda çocuk benden korkup ağlamaya başladı, annesi bana nefret dolu bir bakış attı, benim de “Bir çocuğun psikolojisini kurtarma” girişimim daha başarısızlıkla sonuçlandı.

Çocukların çocuk olduğunu unutmayarak kuralları onların anlayacağı dilde ve aşırı detaylı bir şekilde belirledik, peki sonra? Kurallara uymadığı zaman?…Yukarıda anlatıldığı üzere “sonuçlarına katlanma” olayını direkt eleyerek “mahrum bırakma” metodunu uygulayacağız (bak ben de ceza demeye çekinir oldum). Ne olabilir mesela bunlar, diyelim ki günlük belli bi televizyon seyretme hakkı vardır, onu elinden alırsınız, veya oyuncaklarını bir süreliğine kaldırırsınız, yeni oyuncak almamakla tehdit edersiniz ve şu an aklıma gelmeyen bir çok mahrumiyeti deneyebilirsiniz.

Peki gelelim zurnanın zırt dediği yere: Ya çocuk koyduğunuz hiçbir kurala uymuyor ve sizin uyguladığınız hiçbir cezayı umursamıyorsa? “Ellerini yıkamazsan bir daha asla televizyon seyredemezsin”…Peki… “Oyuncaklarını toplamazsan hepsini süresiz olarak kaldırırım”…Tamam…

“Yemeğini bitirmezsen bir daha kesinlikle çikolata yiyemezsin”…Eyvallah!.. Elinden alınan hiçbir şeyi umursamayan ve artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış bir çocuğa nasıl kural koyabilirsiniz? İşte bu sorunun cevabını halen bulamadım, bulabileniniz olursa lütfen bana da söylesin.