İlkokula başladığım günü hatırlıyorum. Kolalanmış bir dantel yaka. Akşamdan koltuğun üzerine konmuş… Ponponlu çoraplarım, siyah bantlı ayakkabılarımın kösele kokusu. Çok ama çok mutlu olduğumu hatırlıyorum. Okul mahallemizde. İlk gün annem babam götürüyor. Sonra kendim gidiyorum hep. Yakın zaten evimize. Servis yok, kokulu silgiler yok, en renkli şey yalnızca birkaç çeşit olan kaplama kâğıtları. Çok mutluyum çünkü bütün arkadaşlarım orada. Her sabah henüz kendi varlığım hakkında pek de bir fikrim yokken, hiç bilmediğim bir başka varlığa “armağan olsun” diyerek and içmeye başlıyoruz hep birlikte. Üniversiteye gidene kadar olan eğitim sürecime baktığımda, bir dizi hırpalanmışlık sayabilirim ben olma hikâyemde ayrı yerleri olan. Ama galiba her yaz sonu ille de heyecanlanıyorum ve arkadaşlarıma kavuşmak için can atıyorum.

Kişisel bir hikâyeden yola çıkarak eğitim sistemimizin dertlerine işaret etmek değil niyetim.Tüm hiyerarşisine, küçücük zihinler, bedenler üzerindeki hoyratlığına -üstelik ülke tarihinin en ağır dönemlerinden birinde maruz kalanlardan biri olmama- rağmen biliyorum ki okul, hayatımın en önemli alanını işgal etmiş hep. İstediği kadar baskıcı olsun, hep ilk özgürlüklerin de alanı oldu okul benim için. Ev meselelerinden “yırtmanın”, en sevdiğim yazarları keşfetmemin, ilk ciddi başkaldırımın, ilk yüz kızarmasının, kalp atışlarımın hızlanmasının hepsinin haznesi gibi… Bu yüzden okul deneyimini içerdiği bütün ilişkileri, görünür ve görünmez hayata nüfuz eden bütün yanları ile önemsiyorum.

Yine okullar açılıyor. Yine heyecanlıyım. Bu kez anne olarak ve Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) girişiminin gönüllüsü olarak. Bütün bir eğitim sisteminin ağır dertleri içerisinde, küçük bir kıpırtı gibi gelebilir belki ama, bu kıpırdanma şimdiden binlerce kişiyi umutlandırmış durumda. Bundan üç sene öncesine kadar okul meselesini düşünmemeye çalışıyordum. Çocuğu okul yaşına yaklaşan arkadaşlarımdan duyduklarım, AVM’lerde elime tutuşturulan, “çocuğunuz hayata bir adım önde başlasın” yazan ilanlar, çocuklarımıza ilişkin gelecek kaygılarını satın alan okul fiyatları, bütün o süper çocuk projeleri, devlet okullarındaki bütün sorunların ağırlığı… İçim daralıyordu.

İşte böyle içi daralan bir grup insanla büyüyen genişleyen okul girişimimizin öyküsünden bahsetmek istiyorum bu yazıda. Anne ve babaların müşteri olmadığı bir okul, okula ilişkin bütün kararların çocuklarla bir arada alındığı, hiçbir kurulun yalnızca yetişkinlerden oluşmadığı, her çocuğun öğrenme tarzına, ritmine uygun bir ders programı olan, çocuk ayrımı yapmayan, çocukları hizaya çekmeyen, birbiri ile yarıştırmayan, yan yana getiren bir okul hayata geçmek üzere. Bundan 3 sene önce bir grup ebeveyn, eğitim bilimcinin bir araya gelmesi ile başlayan girişim, 2010 yılında başka ebeveynler, eğitimle derdi olan kişiler, öğretmenleri de arasına katarak hızla genişledik. Yaz başında da BBOM kooperatifinin kuruluşu ile okulun kurulması yolunda somut adımlara başlandı. Şu anda biri Bodrum, diğeri İstanbul’da olmak üzere 2 BBOM okulunun eli kulağında.

Bu girişimi başlatan şey, ne sadece ülkedeki eğitim sisteminin sorunları, ne de “tepesi atmış” bir grup ebeveynin çocuklarına “başka bir okulu” kurma girişimi. Hemen hepsi kamusal eğitimin verdiği olanaklarla kendini var etmeye çalışmış, giderek genişleyen bir topluluktan bahsediyoruz aslında. Okul yaşamının sadece bina, öğretmen, öğretim teknikleri, atölyeler, eğitim materyali ve çocuklara sunulan sayısız olanaklardan ibaret olmadığını düşünüyoruz. Çocuğumuzun okuduğu okul kimleri okulun kapısından içeri alıyor, kimleri dışarıda bırakıyor? Çocuğumuzu hangi umut ve çaresizliklerle büyütüyor? Eğitim imkânları bu kadar derin bir biçimde kutuplaşmışken, cehalet denizinde, parlak yıldızlar olmak ne anlama geliyor?

Çocukların yaşam fırsatlarını eşitlemek, bütün bir sosyal politikanın konusu kuşkusuz ki. Bizler, başka bir okul ortamının mümkün olabildiğini, eğitimi ticari bir kâr mantığına indirgemeden, çocukların bir arada, çocuk olma hakkı ile özgürce eğitim görebileceği bir okulun umudunu görünür kılmak istiyoruz. Bunu hep birlikte yapalım istiyoruz. Bu amaçla kurduğumuz kooperatife, suskunlaşmak ve kabul etmek yerine umudu koyan anneleri, babaları, başka çocukların umudu olmak isteyen herkesi davet ediyoruz. Önümüzde önemli bir dönemeç var. Okulumuzu hep birlikte öğretim yılına hazırlamak ile çok önemli adımlar atmış olacağız:

1. Bize seçenek olarak sunulanın ötesini talep etmiş olacağız.
2. Ticari bir eğitimi reddetmiş olacağız.
3. Okul meclisleriyle çocuklar tarafından yönetilen özgürlükçü bir okul ortamı tesis edilmesini sağlayacağız.
4. Çocuklar, ebeveynler, öğretmenler ve tüm çalışanları ile kuruluş sürecinden işleyişine kadar her yönüyle eşitlikçi, çoğulcu ve dayanışmacı bir okul kültürünü hayata geçireceğiz,
5. Ekolojik düşünceyi okul yaşantısı ve eğitim programlarının ana ekseni haline getirmiş bir okul kurmuş olacağız
6. Şiddet ve ayrımcılığın her türüne karşı duran, toplumsal cinsiyet eşitliği, empati, özdenetim, yaratıcılık, diğerkamlık, toplumsal duyarlılık gibi ilkelere dayanan bir okul yaşantısı tesis etmiş olacağız,
7. Küçüğün, büyükten, büyüğün küçükten öğrendiği, ders programı ve materyalini sınıfın hatta okulun duvarları içerisinde hapsetmeyen alternatif bir eğitim deneyimi yaratacağız.
8. Bulunduğu ortamdan, hayatın kendisinden soyutlanmış, kapalı bir adacık olmak yerine hayatın içinde, “hayatı bilen” bir okul düşüncesine yaşam vermiş olacağız.
9. Başka bir okulun mümkün olduğuna inan herkese güç verebilecek bir örnek yaratmış olacağız.

Okulumuzun kuruluş ve kooperatifimize katılım süreçlerine ilişkin olarak 7 Ekim’de Boğaziçi Üniversitesi’nde bir tanıtım toplantısı düzenliyoruz. Aklınızdaki bütün sorularla ve çocuklarımızla gelin, sesinizi katın. Bekliyoruz…

Başka Bir Okul Mümkün Derneği tanıtım toplantısı ve kokteyli

Yer: Boğaziçi Üniversitesi, Demir Demirgil Salonu, Güney Kampüs

Tarih ve Saat: 7 Ekim 2012, Pazar; Toplantı: 15: 00-17:00; Kokteyl: 17:00-18:00

Not: Toplantı sırasında Serkan Kırmızı “Davulumdan Masallar” Atölyesi ile çocuklarla birlikte olacaktır. (Etkinliğe katılım ücretsizdir).