Metin Solmaz’ın “Ben görmedim yavrum görsün sahtekârlığı ve kadınlar” başlıklı yazısında “Nereye, nasıl bir dünyaya getiriyorsun yavrunu?” sorusunun, tırnak içinde “duyarlı anne adayları” tarafından sarf edilen “bir bahane” olduğu ifade edilmişti.

Çok basit, herkesin başına gelebilecek bir örnekle…

İşte burası bizim dünya!

Bozcaada’da Akvaryum Koyu’nda bir oteldeyiz. Bir otel deyince çok fazla seçenek varmış gibi anlaşılmasın akvaryum koyundaki tek oteldeyiz. Her şey normal bir gün bir akşam ve nihayet bir gece. Sabaha karşı bir sesle uykum bölünmeye başladı. Gerçek mi rüya mı kararsızlığını yok edecek kadar uzun sürdü.

– Yardım edin, lütfen yardım edin, kimse yok mu? Abi kimse yok mu?

Bu sözler aralıksız tekrar ediyor. Kimseden çıt çıkmıyor. Otel dolu, bir tek ben ve bizim odanın sakinleri duyuyor olamaz bu yakarışları. Sesin kaynağı ile ilgili insanın aklına çoğu sese kulak verme durumunda başıma kötü bir şey gelir tadında bir sürü düşünce geliyor. Gittikçe daha çok paranoyaklaşan düşünceleri bir tarafa bırakıp sese bir daha kulak verelim.

– Yardım edin, lütfen yardım edin!

Birinin yardıma ihtiyacı var ve hepsi bu kadar olamaz mı? Olabilir ve hepsi bu kadarmış. O zaman nereden geliyor insanın aklına bir dolu saçma düşünce bir anda.

Yardım! Evrensel bir yakarış. Cevap yok!

Yardım çağrısının samimiyetinden emin olduktan sonra cep telefonu elde odayı boşalttık. Dışarıda kimse yok. Sese doğru gittik. İki delikanlı motosiklet kazası geçirmiş. Cep telefonlarını almadıkları için yardım isteyemiyorlar. Otele gelen ve kapıdaki köpeklerden korkarak tellerin dışından yardım isteyen kazazedenin durumu iyi diğer kazazede baygın halde kaza mahalindeymis. Tek istediği, birinin telefonunu kullanmak. Çok korktuğu her halinden belli olan genci görür görmez 112’yi aradık. Burası Türkiye neyle karşılaşacağını bilemiyor insan. Bozcaada’da ambulans var mı sorusunu aklıma getirmemeye çalışarak operatörle görüşmeye başladım. Hızlı bir şekilde olayın ayrıntılarını, yaralıların durumlarını sordu 112’nin sesi.

– Şu konumda motosiklet kazası, iki yaralı birinin durumu iyi diğeri baygın.

– Alkol var mı?

Bu soru insanları ne kadar korkutuyorsa cevap bir polis memuruna verilen cevapla aynı:

– Bir bira!

Görevliye var şeklindeki bildirimimden sonra telefonu meşgul etmemem gerektiğini söyleyerek kapandı telefon. Bir iki dakika geçti telefon çaldı 050’li bir numara. JANDARMA’dan arıyorlar.

– Bir kaza olmuş galiba.

– Evet, ben sizi aramadım.

– Telefon numaranız sisteme düştü, durum nedir?

112’ye kaza denildiğinde emniyete haber veriyorlarmış. Durumu kısaca özetledim bir yardımı olabilir diye.

– Kazazedelerin isimleri nedir?

– Biri baygın! Diğerine sorayım.

İsimleri öğrenip bildirdim ama sorular tükenmedi.

– Şimdi nasıl olmuş bu kaza?

– Bilmiyorum, ben burada tatile gelmiş, odasında uyuyan bir insanım yardım istendiğini duyunca çıktım olayla tek bağlantım bu kadar…

– Bir saniye yazdığım kâğıdı kaybettim, isimleri neydi?

Bu soruyla beraber dayanma gücüm bitti.

– Sizin ambulanstan önce gelip yardım etme ihtimaliniz varsa lütfen gelin, biri baygın iki yaralı var burada. Eğer yoksa kimseyi ilgilendirmeyen sorularınıza cevap vermeyeceğim, kapatıyorum.

Kapattım ambulans aradı, jandarmanın ahiret soruları nedeniyle ulaşamamışlar. Olay yerini bir daha istediler. Bu sırada iyi durumdaki yaralının yakınlarına haber verdik onlar da yola çıktılar. 10 dakika içinde ambulanstan yeni bir telefon:

– Yaralılardan birini bulamadık nerede olduğunu biliyor musunuz?

– Burada, güvende yakınları hastaneye getirecek.

Bu konuşmaların hepsinde 112 Servisi’nde inanılmaz kibar bir hanımla görüştüm, her aramasında kusura bakmayın sizi de rahatsız ediyoruz gibi kelimeler kullandı, ada içinde 10 dakikada ambulansın gelmesi de göz yaşartıcıydı.

JANDARMA’dan bir telefon daha aldım bu sefer rütbeli biri, olayla ilgili bilgi istedi. Nazikçe herkesin hastaneye gittiğini benim bir alakam olmadığını, isterlerse hastaneye gidebileceklerini söyledim. Bir kerede anlaştık bir daha arayan olmadı.

Ertesi sabah…

Neredeyse herkes sesleri duymuş, çeşitli rivayetler türemiş, hikâyeler anlatılıyor. Dün gece neredeydiniz? Biri jandarmayı aramış o nedenle jandarma önündeki ilk numara olarak beni aramış, onun dışında görmezden duymazdan gelmek genel davranış şekli.

Kimseyi suçlamadan soralım: Neden korkuyoruz bu kadar, yardım diye bağıran birini geri çevirecek kadar? Empati kuralım, onun yerinde biz de olabilirdik gibi sözlere lüzum yok, YARDIM! Bu kadar basit. Biri YARDIM diye bağırdığında sesler kesilene kadar gözlerimizi açmadan yatakta kalmayı kalkıp camdan bile olsa dışarı bakmaya tercih ediyoruz. Gözlerimiz kapalı, kalp atışlarımız zirvede.