Advertisement

Sağlık

ADHD Eğitimi

OKUL ÇAĞINDA HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT PROBLEMİ Şimdi hep beraber şöyle bir sahne hayal edelim. Her sabah servise yetişme telaşı aile için bir kâbusa dönüşen ve bu süreçte çaresiz annenin işe yaramadığını bildiği halde aynı lafları tekrar tekrar söylediği ve sonunda işi tehdit bağırma ve çocuğu çekiştirme noktalarına kadar sürdürdüğü bir sabah senaryosu… Bu senaryonun kahramanı farz edelim Can, annesini canından bezdirecek kadar yavaş, umursamaz ve kendi ilgileri ile meşgul bir şekilde farkında olmadan anneyi çıldırtmaktadır. Annenin sürekli uyarıları ile sonunda odasına gidip ayakkabısını alacakken yerde dün akşamdan ortada bıraktığı kamyonunu bulup bir elinde bir kamyon öbür elinde ayakkabının sadece bir teki ile koridorda annesine çarpar. Anne artık bıkmış halde neden hâlâ ayakkabısını giymediğini sorduğunda elindeki ayakkabının tekini fark eder ama annesinin yüzüne sanki ayakkabı sözünü hayatında ilk defa duymuş gibi anlamsızca bakar. Anne artık son bir hırsla tüm eksikleri tamamlar ve Can’ı servise bir an önce atıp kafasını dinlemek istemektedir ki 5-6 saat sonra çocuk dönünce ikinci raunda hazır olabilsin. Tabii sonra okuldaki senaryo başlar . Can, o gün yine ev ödevini getirmemiştir. Zaten ya tahtadan ödevi çekmemekte ya da çekip eve getirse bile yapmayı unutmakta ya da zorlandığı için bırakmakta ya da en iyi ihtimalle yapmış olsa bile okula geri götürüp öğretmene vermeyi unutmaktadır. Bugün yine aynı şey olmuş çocuk ödevi yapmış olduğu halde evde unutmuştur. Ve çaresiz anne bunu çocuğu servise yolladıktan sonra fark etmiş olmanın kızgınlığı...

Devamı…

Henoch Schonlein Purpurası

Henoch-Schonlein purpurası (HSP), çocukluk çağında en sık görülen damar iltihabıdır (vaskülit). Bu hastalığı ilk olarak tanımlayan Alman hekimlerin adı ile anılmaktadır. Hastalığın neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bir enfeksiyon ilişkisi düşünülmüşse de net olarak gösterilememiştir. Hastalık çocukluk çağında belirgin olan döküntü ile ortaya çıkar. Döküntünün nedeni bacaktaki küçük damarlarda oluşan iltihabi süreçtir. Döküntü deriden kabarık olarak ortaya çıkar ve purpura olarak adlandırılır. HSP’li çocukların tümünde deri döküntüsü bulunmaktadır. Purpurik döküntüler hastalığın başlangıcından itibaren ataklar halinde batıp çıkmalar ile süregelir. Hastalığın döküntüler ile birlikte ortalama süresi üç aydır. Hastalığın döküntülerden sonra en sık görülen bulgusu ise eklem bulgularıdır. Hastalık başlangıcında özelikle tüm büyük ve küçük eklemlerde yaygın eklem şişlikleri ortaya çıkabilir. Bu eklem şişlikleri kronik romatizmalarda olduğu gibi eklem sekeli bırakmaz. Çoğunlukla geçicidir. Eklem şişliklerinin birçoğuna yumuşak dokuda yer alan şişlikler eşlik eder. Hatta bu yumuşak doku şişlikleri kafa saçlı derisinde bile görülebilir. Eklem şişliklerine kısa süreli olan yürüyememe de eşlik edebilir. Hastalığın üçüncü sıklıkta görülen klinik bulgusu ise mide-barsak tutulumudur. Hastaların ortalama %50’sinde görülebilir. Çocuklardaki, bu durum mide barsak sistemindeki damarların tutulumu ile ortaya çıkar. Bu durumda çocuklarda hafif bir karın ağrısından ciddi barsak kanamasına kadar değişen yelpazede klinik bulgular görülebilir. Hatta hastalarda barsak düğümlenmeleri de olabilir. Mide-barsak tutulumunda tedavi kortikosteroid kullanımına son derece duyarlıdır. Steroid kullanımı ile birlikte klinik bulguların tümü hızla gerileyip düzelir. Hastalığın klinik gidişini en çok etkileyen ve kalıcı bulgu oluşturan klinik veri ise böbrek...

Devamı…

Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA, FMF)

Ailesel Akdeniz ateşi (AAA, FMF), yineleyen ateş, karın ağrısı, eklem ağrısı ya da şişlikleri, göğüs ağrısı ve çeşitli döküntüler ile ortaya genetik geçişli bir hastalıktır. Ailesel Akdeniz ateşi ülkemizde en sık görülen genetik hastalıktır. Hastalık özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde yaşayan halklarda görüldüğü için “Akdeniz” adı ile anılmaktadır. Hastalık en çok Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Araplarda görülmektedir. Ailesel Akdeniz ateşi Akdeniz anemisinden yani talasemiden tamamen farklı bir hastalıktır. Ailesel Akdeniz ateşi, ortalama 2-3 gün süreli ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve döküntü atakları ile ortaya çıkar. Bu ataklar belli bir süre içinde kendiliğinden geçer. Atak aralarında çocuklar çok rahattır ve sağlıklı çocuktan hiçbir farkı yoktur. Çoğunlukla da bu yakınmalar kullanılan çeşitli ilaçlara yanıt vermez. Eklem ağrıları ya da şişlikleri bazen bu ataklar ile birlikte bazen de bu ataklar olmaksızın ortaya çıkabilmektedir. Oluşan eklem şişlikleri çoğunlukla çok şiş görünümdedir. Oluşabilecek karın ağrıları bazen çok ağrılı olup çoğunlukla akut apandisit ile karışabilmektedir. Bundan ötürü, AAA’lı çocukların birçoğu akut apandisit ameliyatı geçirmiştir. Tedavi öncesi dönemde çok nadir olarak testislerde şişme, kalp ağrısı ve menenjit benzeri klinik bulgular da görülebilir. Ailesel Akdeniz ateşi tanısını koyabilmek için tipik olan bir laboratuvar yöntemi bulunmamaktadır. Tanıyı koyabilmek için en iyi yöntem, aile ile yapılan ayrıntılı konuşma ve hastadan elde edilen öyküdür. Tanılandırmaya çocuğu oluşan atak sırasında görmek ve değerlendirmek de yardımcı olur. Bir diğer tanısal veri de tedavide kullanılan kolşisine verilecek olan yanıttır. Ayrıca son yıllarda sıkça...

Devamı…

Ateşli Havale – Febril Konvülsiyon

Ateşli havale (Febril konvülziyon) nedir hangi çocuklarda ateşli havale görülmektedir? Febril konvülsiyon diğer adıyla ateşli havale, beynin ateşe bağlı olarak ani ortaya çıkan fonksiyon kaybıdır. Febril konvülsiyon beynin iltihaplı bir hastalığı olmadan vücudun herhangi bir yerindeki ateşli hastalık nedeniyle karşımıza çıkar. Takriben çocukların %5’inde altı ayla üç yaş arasında daha nadir olarak da 6 yaşın sonuna kadar ateşli havale görülür. Ateşli havalenin en sık görüldüğü yaş ise 2 yaş civarıdır. Ateşli havale geçiren çocukların %25’inde yakın aile bireylerinde de ateşli havale hikayesi vardır. Bu nedenle kalıtımsal faktörlerin de ateşli havale oluşumunda rol oynadığı bilinmektedir. Ateşli havale neden olur? Herhangi...

Devamı…

Grip geliyor, dikkat!

Grip her yıl kış aylarında salgınlar yapan bir virüs hastalığıdır. İnfluenza adı verilen grip virüsünün insanlarda hastalık yapan 3 tipi vardır: İnfluenza A, B ve C. Grip salgınları genellikle A ve B tipleri ile olur. Ülkemizin de içinde bulunduğu ılıman iklime sahip ülkelerde grip salgınları genellikle aralık, ocak ve şubat aylarında görülür, yaklaşık 4-8 hafta sürer, bazen 3 aya kadar da uzayabilir. Hastalık ani yükselen ateşle başlar. Ateş genellikle 38.5 derecenin üzerindedir ve çoğunlukla üşüme ve titreme eşlik eder. Aşırı halsizlik, iştahsızlık, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları, kuru öksürük, burun akıntısı ya da burun tıkanıklığı hastalığın diğer belirtileridir....

Devamı…

Soğuk algınlığı

Kış ve bahar aylarında çocukların en sık geçirdiği solunum yolu hastalığıdır. 2 yaşından küçük çocuklar yılda 5-10 defa soğuk algınlığına yakalanabilirler. Özellikle çocuk kreşe gidiyorsa ya da okula giden kardeşi varsa üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanma riski daha da yüksektir. Soğuk algınlığının nedeni virüslerdir. Bu hastalığa yol açan çok sayıda virüs olmakla birlikte en sık etken rinovirüstür. Virüsler öksürük, hapşırık ve burun akıntısı ile ellere, oyuncak ve diğer yüzeylere bulaştırılır. Virüs bulaşmış bu yüzeylere dokunmakla hastalık alınır. Virüsler, oyuncaklar ve diğer yüzeyler üzerinde birkaç saat canlı kalabilirler. Öksürük ve hapşırıkla havaya saçılan virüslerin solunum yolu ile alınması da diğer...

Devamı…

Fenilketonüri hastalığı

Kalıtsal metabolik hastalıklar nadir görülen hastalıklardır. Metabolik hastalıkların hemen hepsi otozomal çekinik yolla kalıtılır. Anne ve babanın taşıyıcı olması halinde bu çiftin her çocuğunda bu kalıtım şekliyle geçen kalıtsal hastalıkların görülme olasılığı %25’tir. Ülkemizde akraba evliliklerinin sıklıkla yapılması metabolik hastalıkların görülme sıklığında artışa neden olmaktadır. Fenilketonüri (PKU) diğer birçok doğumsal metabolik hastalıkta olduğu gibi otozomal çekinik kalıtım gösteren kalıtsal bir metabolik bir hastalıktır. Cinsiyet ayırımı yoktur, erkek ve kız çocuklarda aynı sıklıkta izlenir. İsmini hastaların idrarında saptanan bir maddeden almaktadır. Hastalık ilk olarak 1934 yılında Asbjörn Fölling (1888-1937) isimli Norveçli bir hekim tarafında zihinsel geri olan sarışın, mavi gözlü...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: ALTINCI HASTALIK (ROSEOLA İNFANTUM-EKZENTEMA SUBİTUM)

Etken yine bir virüstür. Özellikle 6 ay ve 4 yaş arası çocuklarda görülür. Temasla ve solunum yoluyla bulaşır. 3-4 gün süren 39-40C ateş ve bunun arkasından ateşin düşmesiyle beraber tipik döküntü görülür. Döküntü gövde ve yüzden başlar kol ve bacaklara yayılır, pembemsi ve kaşıntısızdır, 1-2 günde kaybolur. Döküntü olmadan tanı konamadığı ve ateş de yüksek seyrettiği için ailede telaş uyandırır, ateş havaleye neden olabilir. Tedavide ateş düşürücüler yeterlidir; ancak ateşli dönemde döküntü öncesinde mutlaka doktora başvurulmalıdır, ateş yapan diğer hastalıklardan ayırt etmek için doktor kontrolü şarttır. Hastalığın aşısı...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: BEŞİNCİ HASTALIK (ERİTEMA ENFEKSİYOZUM)

Parvovirüs, B19 virüsünün neden olduğu döküntülü bir hastalıktır. Özellikle bahar aylarında sık görülür. Genellikle okul çağı (5-15 yaş) çocuklarında görülür. Hamile kadınlara bulaştığında bebekte aşırı su toplanmasına (hidrops) neden olabilir. Solunum yoluyla bulaşır. Yanaklarda tokat atılmış gibi görünen kızarıklık, vücutta tipik dantel görüntüsüne benzer döküntüler olur, bazen kaşıntılıdır. Döküntü birkaç günde kaybolur. Bazan  sıcak ve stresle döküntü tekrar ortaya çıkabilir.  Hastalık nadiren kansızlığa neden olabilir. Özel bir tedaviye gerek yoktur, aşısı...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: KIZIL

Hastalığın etkeni beta hemolitik streptokok denen bir bakteridir. Her beta streptokok mikrobu kızıl hastalığına sebep olmaz, bu hastalığı yapan özel bazı streptokok alt tipleri vardır, yine bu nedenle kızıl birkaç kez geçirilebilir. Bulaşma temasla ve solunum yolu sekresyonlarıyla olur. Teması takiben 2-5 gün içinde ateş, kusma, boğaz ve baş ağrısı kırgınlık başlar. Bundan 1-2 gün sonra tipik döküntü görülür. Döküntü pütür pütür, deriye el sürüldüğünde zımpara kağıdı gibidir. Yanaklar kırmızı ve ağız çevresi soluktur. Döküntüler özellikle kasık ve koltuk altında belirgindir. Bademcikler ve damakta küçük benekler olur. Dil çilek görünümündedir. Kızıl tedavisi doktor tarafından uygun bulunan antibiyotiklerle yapılmalıdır. Tedavi edilmediği zaman hastalık ağır seyredebilir, eklem-kalp romatizması ve böbrek iltihabına (nefrit) neden olabilir. Kızılın aşısı yoktur, korunma hastalıklı kişilerle temasın önlenmesi ile...

Devamı…