Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Ebola korkusundan Chikungunya ile teselli bulmak…

Bir taraftan Yırca’da kesilen 6 bin zeytin ağacı, Validebağ korusunun başına gelenler ve Ermenek’te madenci cinayetlerine üzülürken, öte taraftan da iki ay aradan sonra Jamaika’ya geri dönüp de sokağımızdaki ağaçların ondan fazlasının kesildiğini gördüm. Evimizin biraz ilerisindeki otel, duvarının dışındaki en az yirmi beş yılda büyüyen o güzelim ağaçları manzarayı bozuyor, taksiciler gölgesinde park edip arabalarını temizliyor, sonra da etrafı pisletiyorlar gibi beş para etmez gerekçelerle (Hoş, duran ağacı kesmenin beş para eden gerekçesi de AVM, Topçu Kışlası, termik santral oluyor galiba) kesmişler. “Nedir bu ağaçların insanlardan çektiği!” diye serzenişte bulunan bir yazı yazmaktı asıl niyetim ama geri dönüşümüzün...

Devamı…

Ozan'ın ve Türkiyeli otizmli çocukların eğitim hakları için AİHM önüne çadır kurulacak!

Otizmli olduğu gerekçesiyle 3 yıl önce özel bir okulun anaokulu bölümüne alınmayan Ozan Sanlısoy’un ailesi, okul yöneticileri hakkında ‘ayrımcılık’ davası açılması için suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılığın ‘takipsizlik’ kararı vermesinin ardından, ağır ceza mahkemesine itiraz eden aile, yine ret yanıtı almıştı. Ailesi, Ozan adına, Türkiye’de ‘Eğitim Hakkı’, ‘Etkili Başvuru’ ve ‘Adil Yargılanma Hakkı’nın ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş ve mahkeme davayı kabul etmişti. Bu dava, Türkiye’den bir çocuk adına açılan ilk eğitimde ayrımcılık davası olarak büyük önem taşıyor. Ozan’ın annesi Sedef Erken, Aralık ayı başında Strasbourg’ta Ozan’ın ve eğitim hakları engellenen Türkiyeli çocukların seslerini Avrupa’ya da duyurmak...

Devamı…

Yaratıcı kahvaltıların sırrı: "Yumurta"

Daha önceden de çocuklarına yemek yemeyi sevdirebilmek için çareyi eğlenceli ve yaratıcı yemekler yapmakta bulan ebeveynlerle ilgili paylaşımlar yapmıştık. Fakat, bu kez durum biraz farklı. Konu: “yumurta” Yumurta sevmeyen çocukları için sabahın erken saatlerinde kalkıp kafasındaki hikayeleri kahvaltı tabağına aktaran Anne Widya, yaratıcılığı sayesinde dört çocuğuna da kahvaltı yapma alışkanlığını kazandırmış ve yumurtayı sevdirmeyi de böylece başarabilmiş. Widya, bu yaratıcılığını instagram hesabı ve kişisel blogu sayesinde bütün dünya ile paylaşmaya ise devam...

Devamı…

Gebelik gelişiminde 29. ve 30. hafta

Gebelik gelişiminde 29. hafta Bebeğin beden gelişimi sürmekte; baş ve beden oranı yeni doğan bebek ölçülerine yaklaşmaktadır. Boy, 38-39 cm, başından poposuna olan uzunluğu yaklaşık 27 cm, kilosu 1.100-1.200 gram kadar olmuştur. Baş bir taraftan öteki tarafa hareket edebilir, bebeğin kafası yukarıya veya aşağıya dönük olabilir. Haftalar ilerledikçe kafası doğumdaki aşağı pozisyonuna gelecektir. Artık bebeğin beyni solunumu ve vücut ısısını, gözlerin hareketini kontrol edebilir. Gözleri hareket halindedir. Işığı takip edebilir. Işık yanında dış ortamdaki ses, koku ve tat gibi diğer değişikliklere karşı hassastır. Derisinin altında yağ birikmeye devam eder. Bebek vücut ısısını ayarlama yeteneğini kazanmıştır. Kendi kan hücrelerinin üretimini hızla...

Devamı…

Yeni annelerin endişelenmemesi gereken 10 şey

Bebeğin ağlaması Bir bebeğin sürekli ağlaması bir uyarı anlamına gelebilir, fakat yenidoğanlarda ve bebeklerde ağlama eyleminin normal olduğunu hatırlamak önemlidir. “Bir yaşın altındaki çocuklar birçok nedenden dolayı ağlar: açlık, uyku, kirli çocuk bezi gibi. Çocuk doktoru Michelle Haley, “Ebeveynler ağlama eyleminin bir bebeğe zarar vermeyeceğinin farkına varmalıdır.” diyor. Bazı bebekler diğerlerinden daha çok ağlar – Doktor Haley bir bebeğin çok ağlamasının kötü ebeveynlikten de kaynaklanabileceğini belirtiyor. “Eğer hemen müdahale ederseniz ve ağlama durursa, kaygılanmak için bir neden yoktur.”  diyor Erika Landau. Eğer bebeğinizi yatıştıramıyorsanız, doktorunuzdan kolik hakkında bilgi alın. “Kolik, genellikle bağırsakta bir ağrı ile belirir, kolikin en yaygın...

Devamı…

İki bebeli hayat

İki bebeli hayattan merhaba! Bir harala gürele içinde şimdiye kadar hiç yazı yazamadım. Artık güzel bir düzenimiz var ve oturup bir şeyler yazabilirim. En son bizden haber olarak doğumu, yazarımız, komşum ve arkadaşım Gülen yazmıştı. Kısaca o günü özetlemek gerekirse, benim sakın o gün doğmasın diye dualar ettiğim gün (cuma) doktora kontrole gittik ve Pazartesi günü için sözleştik. Bebe kanalda bekliyor idi ve bir sancı filan da yoktu. Gün boyu şuursuzca Dünya’nın yolunu yürüyüp her tür toplu taşımaya eşyalı, İlyas’lı inip bindik. Tabii bu kadar hareket tetikleyici oldu kuvvetle muhtemel ve akşam İlyas yattıktan sonra ben internette ay hangi yemeğin siparişini versem diye yalanarak gezinirken birden “n’oluyor aaaa, çişimi mi kaçırdım ama yoktu ki, ama hapşırmadım ki ama ama…” diyerek tuvalete gittim ve pembe bir su ile karşılaştım ince ince gelen. Doktorumu aradım. Hadi hastaneye dedi. Dedim ya belki değildir, ağrım filan yok ki, taaa karşıya gelmeyeyim şimdi, hemen yakındaki hastaneye gideyim. Tabii, o “saçmalama!” dedi ama ben o kadar o gün olmasın istiyordum ki evreni ikna etmeye hazırdım! Gülen’i aradım, ulaşamayınca tek başıma gittim. (Metin, İlyas’la evde bekledi.) Dünyanın en yavaş karşılaması vardı acilde. “Ben doğuruyor olabilirim, huuuu!” diye bağırınca azıcık telaşlandılar. Nöbetçi doktor kontrolde 1,5 cm açılma var dedi ki hala gram sancı filan yoktu. Muayeneden çıktım. Annemle kardeşim gelmiş. Annemi bize bırakıp Cenan’la karşıya geçtik. Yazı boyunca sürekli tekrar etmeme gerek yok, ilk su geldiğini anladığım...

Devamı…

Gündem dışı: Pinpon asla sadece pinpon değildir…

Demek, yıllar yıllar önceki tutkumu yeniden canlandırmam için ta Jamaika’ya gelmem gerekiyormuş: Masa tenisi, nam-ı diğer pinpon. Bu sabah yan sitede oturan Polonyalı arkadaşla çok uzun zaman sonra yeniden pinpon oynarken çok eskiden tadına baktığım bir yemeği yeniden yemiş, maziden kalma bir koku ile bir anda o ana ışınlanmış gibi yirmi küsur yıl öncesine gitti benliğim… İstanbul’un bu kadar küresel bir köy haline gelmediği yıllar, öyle AVM’ler fast food zincirleri kuşatmamış daha her bir sokağı… Kentin Anadolu yakasında oturanların en meşhur buluşma yerlerinden biri Moda’daki Bomonti Çay Bahçesi. Okul kıranlar (He ya, okul kırmak diye bir şey vardı o...

Devamı…

Onur konuğu Macaristan, çocuklara özel etkinlikler düzenliyor!

33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, bu yıl Macaristan’ı konuk etmeye hazırlanıyor. Nazım Hikmet’in şiirine referansla mottosunu “Bir Bahçeden Bir Bahçeye” olarak belirleyen Onur Konuğu Macaristan, 8-11 Kasım 2014 tarihleri arasında Uluslararası Salon’da (1. Hol) Macar kültürüne dair bir program hazırladı. Péter Esterházy, László Darvas, Dóra Csányi, Katalin Szegedi, Péter Zilahy, Tóth Krisztina, Spiró György, Mihály Hoppál, Timur Davletov, Fodor Pál, Dávid Géza ve Zsofia Mautner gibi Modern Macar Edebiyatı’nın önemli yazarlarının da dahil olduğu etkinlik programında çocuklar için Katalin Szegedi ile illüstrasyon atölyeleri, çizgi film seyirleri ve söyleşiler de yer alacak. 8 Kasım 2014, Cumartesi 15:00 – 17:00 Çocuk resim atölye...

Devamı…

İnleyen nağmeler

Şimdi uyudu. İnliyor, inliyor ama iyi olacak biliyorum. İki senedir süren kulak enfeksiyonu sorununu ameliyat ile çözmeye karar verdik. Bundan tam iki yıl önce bir gece yine böyle inliyordu, “kulağım ağrıyor” diyerek. Gittiğimiz doktorların hepsi kulağına tüp takılması ve geniz etinin alınması gerektiğini söylediler. Bu süreçte defalarca tekrarlayan kulak sıvısı birikimi antibiyotik tedavisi ile geçirilmeye çalışıldı. 15 günde bir hasta oluyordu. Zaten alerjik astımı olduğu için rahatsızlığının kulaktan mı alerjiden mi olduğunu ayırt edemiyor; her defasında hem çocuk doktoruna hem de kulak burun boğaz doktoruna gösteriyorduk. Bu sene Ekim ayının gelmesi ve hastalıkların başlamasıyla biz yine antibiyotiğe başladık. Doktorumuz...

Devamı…

"Yitip gitti dere, park, koru; geriye kalan bostan, o da mahallenin göz nuru"

Yazarımız Esra Ercan Bilgiç’in yazdığı, Nurten Deliorman’ın resimlediği Ispanaklı Yumurta adlı resimli öykü kitabı Final Kültür Sanat Yayınları’ndan çıktı. 33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında, 14 Kasım Cuma günü düzenlenecek olan imza günü öncesi, Esra Ercan Bilgiç’le yayınlanan ilk öykü kitabı hakkında söyleştik. Kitabın sonundaki kısa özgeçmişinizde, bu kitabı yazarken babaannenizin anlattığı ıspanak masalından esinlendiğinizi söylemişsiniz. Nasıl bir masaldı o? Nasıl ilham verdi Ispanaklı Yumurta’ya? Hayatımın ilk on yılını babaannemle geçirdim, ıspanaklı yumurta onun bildiği tek masaldı. Nereden öğrendiğini bilmediğim bu masalı ısrarım üzerine her gün defalarca anlatırdı. Belki de kendi uydurmuştu bilemiyorum. Beş kız kardeşin hikâyesiydi, isimleri yoktu....

Devamı…