Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Çocukların duygular hakkında konuşabilme yetisi

Beni üç dört yaşında çocukların yüze kadar sayabilmesinden, matematiksel işlemler yapabilmesinden daha çok şaşırtan, mutlu eden ve umutlandıran bir beceri var bugünlerde. “Öğretmenim sen neden üzüldün?” diyerek yanıma gelen ve beni kendi çapında avutmaya çalışan öğrencilerimin olması. Ya da yaşıtı bahçede bulduğu bir salyangozun üzerine düşünmeden basarken, salyangozu dikkatle ve nazikçe alıp toprağın üzerine kadar taşıyan başka bir üç yaşında öğrencimin olması. Maalesef, bu grup öğrenciler daha nadir bulunur oldu; çünkü birçok yetişkinin önceliği, zihinsel becerileri ve dil becerilerini çok iyi kullanabilen çocuklar yetiştirebilmek. Diğerinin duygusunu anlamak, kendini bir başkasının yerine koymak ise, bunca “ahlak gelişimi (!)” hedefleri arasında...

Devamı…

Bir Danielle Guenther projesi: Mutlu aile fotoğraflarının gerçek yüzü

Her şeyin bir huzur ve uyum içerisinde olduğu geleneksel aile fotoğrafları gerçeği nadiren tasvir eder. Fotoğrafçı Danielle Guenther, bir gün küçük çocuklu bir aile ile bir fotoğraf çekimi gerçekleştirmeyi planlıyordu, fakat saatler ilerledikçe fotoğraf çekimi adeta bir kargaşa halini aldı. Kendisi de beş yaşında bir çocuk annesi olan Guenther, fotoğraf çekimi sonrasında ebeveynlerin gün içerisinde ne gibi sorunlarla karşılaştıklarını, nelerle başa çıkmak zorunda kaldıklarını bir proje ile birlikte fotoğraflarına yansıtmaya karar verdi. İşte, mutlu aile fotoğraflarının gerçek yüzünü ortaya çıkaran ilginç...

Devamı…

Bakmak

Çalışmak için çok sık geldiğim sahildeki kafedeyim. Gelenler genelde orta yaş ve üstü çiftler gruplar. Bir de benim gibi bilgisayarını kapıp gelenler. Yerel ahali yani. İki yan masada orta yaşlı bir hanım ve onun annesi var. Arada kadın annesine “Anne! Gazeteni okusana!” “Anne, of anne!” demekte. Annenin ne dediğini hiç duymuyorum. Kadın bağırmıyor, hafif sesini yükseltiyor; çünkü anne muhtemelen duymuyor. Bir de cümlelerinden önce, bir bezmişlik nefesi çıkıyor seslice. Onların yan masasında Rus bir kadın oturuyor. Bebeğini pusette uyutmuş, kahvesini içiyor. Kadının “Annee Rusmuş Rus!” sesiyle anlıyoruz ki anne muhabbet etmeye çalışıyor. Kadın, Rus kadından mahcup bir şekilde özür...

Devamı…

Anne, makine ne demek?

Lewis Hine-Sanayi Devrimi işçi çocukları foto-röportajı üzerine Buhar makinesinin bulunmasıyla başlayan sanayi devrimi hem ekonomik, hem sosyal yaşamda büyük ve önemli değişimlere sebebiyet vermiştir. Geleneksel üretim biçiminin yok olmasıyla fabrika üretiminin egemen olmaya başlaması, kapitalist sistem ve daha fazla kazanma arzusu, ucuz olan çocuk emeğinden büyük oranda faydalanılmasına yol açtı. Para yanlısı bu sistem, yani kapitalizm, çocukları idealize edip, mükemmeliyetçilik ilkesiyle birlikte tek tip insan modelini ve yaşam tarzını oluşturur. Beden ölçüleri, modern hayatın yarattığı kaygılar ve insan ilişkilerine kadar her şeyi kontrol etme çabasıyla hareket eder. Fabrikaların üretmiş olduğu materyaller adeta sistemin yansımasıdır, ama aynı zamanda toplumun yanılsamasıdır....

Devamı…

Karanlıkta uyumayacağım, çünkü…

(Canavar ve hayalet göreceğinden korktuğu için karanlıkta uyumak istemeyen çocuklar.) “Odanda seni rahatsız edecek bir şey olduğunu mu düşünüyorsun? Gel, beraber bakalım nerede olabilir? Arayalım.” Burada, kesinlikle onun kaygısını anladığımızı belli etmeliyiz. Alay etmek, “korkacak ne var, artık kocaman oldun.” tarzı konuşmalardan kaçınıp onu rahatsız edenin ne olduğunu anlamaya çalışmak gerekir. Odada küçük bir gece lambası yakmak, yumuşak bir oyuncakla uyumasına izin vermek her zaman işe yarar. Korkusunu anlattığı zaman onu ikna etmek daha kolaydır. “Burada canavarın işi ne?” demek yerine, odayı hızlıca aramak, onun söylediği yerleri kontrol etmek; “geliyor” derse de, “Bak, camlar kapalı; bizim evimiz çok güvenli....

Devamı…

Noel Baba’ya nasıl bakmak?

Tam Noel Baba meselesi üzerine yazmaya başlamıştım ki, medyada Noel Baba figürünün bolca yer almasının müsebbibi olarak laikliğe işaret eden, yılbaşı kutlamalarının “kutsanmaya” başlamasından şikayet ederken, “Burası gâvur memleketi mi, Müslüman bir ülke mi?” diye soran bir yazı okudum. Günümüz Türkiye’sinde meselenin tüketim kültürünün kutsal mekanları olan AVM’lere, küresel kapitalizme, tüketim kültürüne vs. değinilmeden tartışılmasını hiç şaşırtıcı bulmadım. İlginç olan, aynı tartışmanın yaklaşık 80 yıldır devam ediyor olması. 20 Aralık 1936 tarihli Son Posta gazetesinde de benzer bir tartışmaya yer verilmiş. Son Posta’da eleştirilen belli ki laiklik değil, yazıda “züppelik” olarak tanımlanan Batı’ya özenme hâli : “Noel geliyor, fakat...

Devamı…

Çocukları için gizemli dinozor hikâyeleri yaratan ebeveynler

Her şey, bir gün çocuklarımızın uyandıktan sonra oyuncak dinozorlarının tahıl gevreğinin bulunduğu kutuya girip mutfak masasını dağıttıklarını fark etmesiyle başladı. Ertesi sabah, dinozorlar meyvelerin bulunduğu mutfak rafına saldırmışlardı. Bazen onların eğlenceli vakit geçirdiklerine de rastlıyorlardı, fakat her zaman eğlendikleri de söylenemezdi. Bir sonraki sabah, buzdolabına girip bir karton yumurtayı ele geçiriyor, başka bir sabah uyandığımızda onları bir kaplumbağayı sorguya çekerken buluyorduk. Kızımızın dinozorların dağınıklığını görüp, “annem ve babam bundan hiç hoşlanmayacak.” diye fısıldadığını duydum. Neler olup bittiğini merak ediyordu. Her yıl Kasım ayında eşim ve ben çocuklarımız uyurken bunu gerçekleştiriyoruz, onlar da uyku vakitlerinde dinozorların canlandıklarına inanıyorlar ve şaşırıyorlar....

Devamı…

Moonrise Kingdom: Çocuksu olmayan çocukları anlatan bir film

Çocukluğun tarihsel bir unsur olduğuna dair düşüncelere 1960’lardan bugüne gittikçe fazla şekilde değinilir oldu. Tarım temelli feodal toplumlardan, önce ticaret sonra da sanayi temelli bir kapitalizme geçiş aile biçimlerini dönüştürdü. Bu dönüşüm tarlada çalışan ve köyde yaşayan geniş ailelerden kentlerde, fabrikalarda çalışan çekirdek ailelere doğru bir dönüşüme yol açtı. Doğaldır ki, ailelerin içerisinde yer alan kişilerin toplumsal ve kültürel anlamlarının değişimini de beraberinde getirdi. Tarımsal topluluklarda çocukların tarlada çalıştırılabilecek bir kişi daha olmanın ötesinde çok fazla anlamı yoktu. Sanayi devrimi, kentlere göç, yükselen milliyetçilik, eğitimin gittikçe daha fazla kurumsallaşması, tıbbın gelişmesiyle bebek ölümlerinin azalması ve başka diğer pek çok unsur...

Devamı…

Taha Akyol buyurmuş: Fakirler (pek) doğurmasın!

Taha Akyol bugün talihsiz bir yazı yazmış. Tipik bir faturayı fakirlere çıkarma yazısı. Ah şu fakirler… Akyol yazı boyunca klişe istatistikler verdikten ve nüfus olayına Wikipedi düzeyinde yaklaştıktan sonra baklayı kaçırmış ağzından: “Fakat düşük eğitimli ve yoksul kesimlerde doğurganlık yüksektir! Türkiye’de artan “çocuk sorunları”nın sosyolojik kaynağı budur.Semiha Şakir Vakfı’nın bulgularına göre, suç işleyen çocukların yüzde 80’i varoş kökenli… Düşük eğitimli, yoksul ve aile içi şiddet ortamında yetişen çocuklar şiddete eğilimli oluyor. (Hürriyet 14 Şubat 2014) Bunların daha fazla doğurgan olması, o çocuklara da büyük bir haksızlıktır. Fikret’in feryadını hatırlayalım: “Ey kimsesiz âvâre çocuklar…  Hele sizler, hele sizler!” Netice: Nüfus...

Devamı…

Türkiye'nin ilk ve tek çocuk medya portalı: cocukmedyasi.com

Türkiye’de bir ilk olan, ebeveynlerin çocuklar için hazırlanan yayın ve yapımları takip edebileceği cocukmedyasi.com geçtiğimiz günlerde yayın hayatına başladı! cocukmedyasi.com, vizyona giren çizgi filmlerden, çocuk kitaplarına, uzman psikolog, pedagog, psikiyatristlerin görüşlerinden miniklerin eleştirilerine kadar, çocukları ilgilendiren yayın ve yapımları mercek altına alırken, aynı zamanda çocuk ve ebeveynlere medya okur yazarlığı kavramının da altını çizmeyi ihmal etmiyor. Ebeveynlerin ve çocukların bilinçli televizyon izleme kültürü ve yaşa uygun yayın ve yapımları tercih etmeleri için rehberlik etmeyi amaçlayan siteyi sosyal medya hesaplarından da takip...

Devamı…