#gezikütüphanesi
Gezi Parkı’nın ilk günlerinde, ofisin Park’a yakınlığı sebebiyle öğlenleri gidebildim. İlk gün çadır kuranların talepleri çok makul ve anlaşılırdı: Buraya yapılacak şeyin mahiyeti belli değil ve bu belirsizliğin içinde ağaçlar kesiliyor. Gezi Parkı’nın içinden, daha evvel çok az geçmişim meğer, eylemcileri ararken fark ettim. Alıkça bir şey de yaptım; orada birikmiş polis kalabalığına (henüz eylemcilerle polis hiç karşı karşıya gelmemişti) “Çadırlar nerede acaba?” diye sordum. “Biz de oraya gidiyoruz, şu aşağıdalar” dedi içlerinden bir tanesi, sinirli sinirli. Eyvallah ile gittim. Hep söyleniyor ya, hakikaten “bir avuç” insan vardı. Sonrasını herkes, tedrici olarak bir şekilde izledi. Üzerine de çok yazıldı,...
Devamı…
