Advertisement

Yazar: Ada Türkeli

Komik Hikâyeler Serisi -2: Deli adam

Bir gün delinin biri Ölüm Uçurumu’nun yakınlarından geçiyormuş. Arkadaşı onu cep telefonundan arayıp demiş ki: – Neredesin? – Galaxiderute mamleceras ağacar de parasenatolek kanakitar rararanasterara. – Demek Galaxiderute memleceras ağacar de parasenatolek kanakitar rararanasterara. Oyun parkı’na gittin ha! Beni niye götürmedin bakalım? – ÇünkÜ çok gevezesin. – Sondaki “Ü” küçük olacaktı. – Büyük olacaktı? – Soru işareti değil “.” olmalıydı. – Gördüm nü çok gevezesin. Hem telefondan konuştuğum şeyi yalnız yazdığımı nereden göreceksin ki! – Dıııııııt dıııııııt dıııııııt… – Suratıma kapattı. Tam da deli adam parka girecekken deliliği tutmuş ve Ölüm Uçurumu’na yönelmiş. Adam parktan uzaklaştığını anladığında Ölüm Uçurumu’ndan...

Devamı…

Komik Hikayeler Serisi -1: Okuma yazma bilmeyen tilki

Bir zamanlar Sebzeseverler Ormanı’nda Binky adında bir tavşan varmış. Binky dev havucunu öyle çok severmiş ki, o ne derse yapabilirmiş. Ama dev havuçlar konuşamazlarmış. Tilki de bu fırsatı kullanmaya karar vermiş. (Bilirsiniz tilkiler kurnazlıklarıyla ün salmışlardır.) Tilki sahte bir havucu konuşturarak, tavşanı kendisine çekerek onu yemeyi düşünüyormuş. Tilki, havuç şeklinde bir balon almak için bir büfe aramaya başlamış. Orman Hakları Büfesi‘ne gitmiş. Büfe devasa bir ağaçmış. Tilki içeri girmiş ve o anda kendini hakim gorilin karşısında, sanık sarmaşığında otururken bulmuş. Sonra oranın aslında Orman Hakları Mahkemesi olduğunu öğrenmiş. Tilki bu sefer Saç Bakım Büfesi‘ne gitmiş. İçeri girdiği anda karşısında...

Devamı…

Okulla ilgili bahaneler…

Birkaç kısa hikaye… Bizim okuldan birkaç çocuğun komik yalanlarını ve yakalanışlarını anlatıp bu tip bahaneleri size sıralayacağım. Gerçekten komik bahaneler. Bazıları gerçekten abartılı. 1- Sınıftaki bir çocuk haftanın en fazla iki günü gelen tiplerden biri. Biri sorunca “babamın dükkanında çalışıyorum” diye yalan söylüyor. Babasının dükkanı var ama o yardım etmiyor. Üstelik geçen gün karnı ağrıdığı için erken çıkan bir arkadaşımız onu caddedeki Türksel’de ipadle oynarken görmüş. ( Angry Birds oynuyormuş.) 2– Daha fazla devamsızlığı olan bir başka öğrenci de Almanya’dan geliyordu. Bir keresinde işi iyice abartıp “evde boru patladı o yüzden ödevimi yapamadım” dedi. 3- Bir tanesi ise en...

Devamı…

Anne ben barbar mıyım?

* Sabah Kalktığımda babam salonda beni bekliyordu. O gün birkaç yere gideceğimizi, annemi uyandırmamı söyledi. Annem onu kaldırdığım için sinirlenip beni içeri gönderdi, ben de kitabımı okumaya başladım. Babam nihayet annemi kaldırdığında kardeşimle birlikte giyinip hazırlandık ve evden çıktık… * İlk durak Hep birlikte İstiklal’de yürümeye başladık. Biraz yürüdükten sonra SALT Beyoğlu’na (Anne Ben Barbar Mıyım?) gelmiştik. Ama sanırım biraz yoruldum çünkü Amar Kanwar’ın videosunu izlerken yaklaşık yirmi dakika kadar uyumuşum. Girişteki Diego Bianchi’nin “Ya Pazar Ya Ölüm” işini de inşaat sahasına benzetmiştim. * İkinci durak SALT Beyoğlu’ndan çıkınca Galata Rum İlköğretim Okulu’na gittik. İlk gittiğimizde çok korktum. Çünkü girişte iskeletlerle...

Devamı…

Okulun ilk günü ve çocuklar…

Okulun ilk günü Okulun ilk günü çocuklar ikiye ayrılır: Sevinenler ve üzülenler. * Sevinenler Okul ilk açıldığında çocukların bir kısmı sevinirler ama bunun nedeni okulların başlaması değil yaz tatilinin bitmesidir. Çünkü bahsettiğimiz çocuklar üç aylık tatilin belki de iki ayını bilgisayar başında geçirmişlerdir ve yapacak bir şey kalmadığından yaz tatilinin geri kalanında sıkılmışlardır. Yine de ben yetişkinlerin buna sevindiğini düşünüyorum (çünkü günün çoğunu çocukları olmadan geçirip keyif çatıyorlar) ancak ödevler başladığında da sevindiklerini sanmıyorum. * Üzülenler Çocukların çoğu sevinenlerin aksine ödevi beklemeden ilk gün ağlayanlardandır. Ödevler verilince de hepsini unutup yine oyuna dönerler. Onlar için okul sadece bir sıkılma...

Devamı…

Gezi Ada’sı

1- Anlatılanlar Gezi Parkı’na ilk gittiğimde muhtemelen bir buçuk- iki yaşlarındaymışım, annem eylemler sırasında anlatmıştı. Çocukken Taksim tarafındaki parklarda oynarmışım, ben pek hatırlamıyorum gerçi. Gezi Parkı’na sık sık giderdim ama farkında değildim. Parka gittiğimde ismini sorma alışkanlığım yoktur da… 2- Gezi şenlik olmadan Mayıs ayında eylemler başladıktan hemen sonra küçük kardeşim, annem ve babamla birlikte akşam saat dokuz civarında Gezi’ye gittiğimizde, davul, marakas ve daha bir sürü müzik aletinin sesleri kulaklarımızda çınlıyordu. Herkes şarkı söyleyip dans ettiğinden müzik yapılan yere ulaşmamız zaman almıştı. Annem her türden insanın kaynaştığını söyledi. Daha küçük olsam kesin “Kaynayan bir kazan var mı?” diye düşünürdüm. Ama ben ne dediğini anladığımdan hoşuma gitmişti. Tabii ezilme korkusu da vardı… Dört yaşındaki kardeşimle saklambaç oynadık. Yunuslu fıskiyeye saklandım ama kardeşim çukura takılıp düştü ve gözlüğünü kaybetti (mavisi kadar sevmediği yeşil gözlüğünü de bu olaydan birkaç ay sonra takside unuttu). 3- Turuncu saçlı kadın mavi gözlüğü bulurken On beş dakika kadar gözlüğü aradıktan sonra kardeşimin (o herkese merhaba der de) tanıştığı turuncu saçları olan ve yaklaşık 19-20 yaşlarındaki bir kadın kardeşimin gözlüğüyle yanımıza geldi. (Yaklaşık 20-25 kişi gözlüğü arıyordu.) Sonra Yaz’ın (kendisi kardeşim olur) düştüğü yere yeni bir ağaç diktiklerini gördük. Kardeşim tabii hemen ağacı sahiplendi ve birkaç yaprak kopardı! (umarım oradaki abiler görmemiştir.) 4- Gezi şenlik olunca Annemlerin Gezi’ de açtığı kütüphanede işlere yardım ettim, pankart ve tabelalar hazırladım, hatta rafların tozunu bile ben aldım (bir dahakine...

Devamı…