Alerji çağımızın giderek artan sorunlarından biri olarak sıkça karşımıza çıkmakta. Bağışıklık sisteminin farklı yanıtları nedeniyle alerjiler çocuk yaş gurubunda daha sıktır.
Bebekler ve çocuklarda alerjik hastalıklar vücudun değişik sistemlerinde ortaya çıkabilir: burun, boğaz, akciğerler, cilt, bağırsaklar, göz gibi. Bulgular sorun yaşanan sisteme göre değişiklik gösterir.
Bazen bulgular kısa sürede ortaya çıkıp çok belirgindir, bazen de uzun vadede ortaya çıkıp günlük hayatın kalitesini bozacak şiddettedir. Bazı çocuklarda birkaç sistem birden eş zamanlı etkilenirken bazı çocuklarda bir sistemdeki bulgular ön plandadır.
Yaş ilerledikçe bazı alerjenlere karşı duyarsızlık gelişir ve bunlara karşı bağışıklık sistemi yoğun yanıt vermez. Sonuç olarak da alerji olarak karşımıza çıkan bulgular azalır.
Alerjik sorunlarda genetik yatkınlık varlığı dışında çevresel nedenler de önemlidir. Alerjik sorunlar üzerine etki eden çevresel faktörleri ev içi ve ev dışı olarak ayırabiliriz. Ev içi çevresel nedenler ev tozundan oluşur. Ev tozu ise canlı, cansız pek çok maddenin ürünlerinden oluşur.
Başta akarlar olmak üzere ev tozu polenler, insana ait materyaller, hayvansal materyaller, böcekler, küf ve mantarlar gibi birçok kaynağa ait parçalar içerir. Ev tozu içindeki alerjenlerden en başta geleni ev tozu akarları olup bunu diğerleri izler.
Sigara ve diğer tütün ürünleri de gene solunum sistemi üzerine olumsuz etkileri ile gayet iyi bilinmekle olup çocuklardaki alerjik sorunları arttırıcı, solunum sistemi nöbetlerini tetikleyici etkisi göz ardı edilmemelidir.
Ev dışı çevresel nedenler ise yaşanılan ortama göre büyük değişiklik gösterir. Büyük şehirlerde trafik araçlarının, bina yakıtlarının ve inşaat ortamlarının yarattığı kirlilik ön planda iken kırsal alanlarda bitki ve ağaçlardan kaynaklanan mevsimlik tozlar, saman, bakılan hayvanların kendisinden ve hayvanların bakımının yapıldığı ortamlarından kaynaklanan etmenler başta gelir.
Alerji sorunlarını çözmekte akut veya kronik sorunların tedavisinden belki de daha önemli olanı bu sorunlara yol açan alerjenlerin bebek ve çocuğun hayatından çıkartılmasıdır. Yazının devamında bu çevresel faktörlerden önemli olanları daha detaylı irdelenecektir.
Ev tozu akarları
Ev tozu akarları ilk kez 1964 yılında alerjen olarak tanımlanmıştır. Ev tozu akarları yatkın çocuklarda alerjik rinit (burun iltihabı), astım, atopik dermatit (mikropsuz cilt iltihabı), konjonktivit gibi hastalıklara yol açar. Bu çocuklarda burun kaşıntısı, bitmeyen burun akıntısı, burun tıkanıklığı, sık nefes alma, öksürük nöbetleri, nefes almada zorluk, ciltte kuruluk, kaşıntı, kızarıklık, gözlerde kaşıntı, sulanma, çapaklanma, kızarıklık gibi bulgular ortaya çıkar. Bir yaş altı bebeklerde ev tozu akarlarına karşı duyarlılık daha büyük çocuklarla kıyaslandığında daha az olmakla beraber yatkınlığı olan bebeklerde ve çocuklarda önleyici tedbirlere dikkat etmek gerekir.
Bugüne kadar yaklaşık 45000 akar türü saptanmıştır. Yaklaşık boyları 0.1-0.5 mm kadardır. Akarlar halı, yatak, yorgan, yastık, pelüş oyuncakların doğal sakinleri olup, insan ve hayvan vücudundan dökülen deri parçacıkları, saç, kıl, kepek ve diğer organik maddeler ile beslenirler. Bu ortamlar akarların yaşayıp, çoğalması için gereken uygun besin dışında nem ve sıcaklığı da sağlarlar. Bazı akarlar ortamdaki partiküller ile yetinmeyip insanları ısıracak kadar cesurdur.
Bir gram deri parçası 1.000.000 akarın beslenmesi için yeterlidir. Beş yıl kullanılan bir yatakta 5-10 milyon akar yaşayabilir. Bir gram ev tozu içinde yaklaşık 100-500 adet canlı akar bulunur.
Ev tozu akarları 25-27C° sıcaklık ve %70-80 nem bulunan her ortamda var olabilirler, genellikle 20-30C° sıcaklık ve %60-80 nemli ortamlarda yaşarlar. Evde, işte olabildikleri gibi yuva, okul ortamlarında da bulunurlar. Yurdumuzdan yapılan değişik çalışmalarda tanı yöntemine ve örneklemenin yapıldığı mevsime bağlı olarak ev tozunda ev akarı bulunma oranı %18-98 arasında değişmektedir. Yapılan çalışmalarda yaz mevsiminde ev tozu akarlarının fazla olduğu, Eylül-Kasım arası sonbahar aylarında ise iyice arttığı bildirilmektedir. Akarların en önemli alerjenleri dışkılarıdır. Bir akar günde 20 kez dışkılar, 100 akar bir haftada 2μg alerjen üretir. Bir gr ev tozunda 2μg’ın üzerinde akar alerjeni bulunması buna bağlı alerji gelişimi için, 10μg üzerinde olması mevcut astımın tetiklenip atak halinin ortaya çıkması için yeterli kabul edilir.
Ev tozu akarına bağlı alerjik hastalıkların tedavisinde de diğer alerjik hastalıklarda olduğu gibi alerjene maruz kalmanın sonlandırılması önemlidir. Bu amaçla ev tozu yükünün azaltılması ve akarların doğal yaşam alanlarına yönelik tedbirler alınmalıdır. Halı, pelüş oyuncaklar gibi kaldırılabilen eşyalar çocuğun yaşam alanından uzaklaştırılmalıdır. Yatak hijyeni için özel sık dokumalı yatak takımları kullanılabilir, yatak ve uyku takımları akarisit denilen maddelerle, ev temizliği yüksek vakumlu aletlerle yapılabilir.
Tahtakurusu Alerjenleri
Ev tozu alerjenleri çocukların duyarlı olduğu en sık alerjenler olup yapılan testlerde astımlı çocukların %80’inde bunlara karşı duyarlılığı gösteren sonuçlar pozitiftir. Ev tozu alerjenleri arasında ev tozu akarları dışında tahtakurusu alerjenleri de önemli yere sahiptir. Tahtakurusu alerjenleri astımlı çocuklarda tekrarlayan nefes sıkıntısı epizotlarının baş nedenlerindendir. Evlerimizde tahtakurusu varlığı genellikle alerjik sorunlarla ilişkilendirilmeyip, üzerinde durulmayabilir. Çalışmalar göstermektedir ki tahtakurusu alerjenlerine az miktardaki bir temas bile çocukta duyarlaşmaya yol açmaktadır.
Sigara
Ev gibi kapalı ortamlarda, çocuğun sigara dumanına maruz kalmasının astımı olan çocuklarda atak sayısını ve şiddetini arttırdığı uzun zamandır bilinmektedir. Bazı çalışmalar ise çocuğun maruz kaldığı sigara dumanının diğer ev içi alerjenlerin olumsuz etkilerini de arttırdığını bildirilmektedir.
Hava Kirliliği
Hava kirliliği büyük şehirlerde başta trafik araçlarından, ardından evlerde, binalarda ısınmak için kullanılan yakıt kirliliğinden oluşur. Ülkemizde büyük şehirlerde yaşanan bir diğer hava kirliliği nedeni de inşaat yoğunluğudur.
Özellikle çocuklar hava kirliliğinin olumsuz etkilerinden daha fazla zarar görürler. Akciğerler doğumda tam olarak gelişmiş değildir. Akciğerlerin tam fonksiyone etmesi ancak yaklaşık altı yaşından sonra gerçekleşir. Akciğerlerimizde, solunan havadan kana oksijenin geçişinin gerçekleştiği alveol denilen küçük keseciklerin sayısı doğumda 24 milyon kadarken 4 yaşında 257 milyondur. Soluk ile akciğerlerimize doldurduğumuz partiküllerin kana karışması da çocuklar da daha yüksek orandadır. Normal koşullarda çocuklar daha sık nefes alır, fiziksel olarak daha aktif olmaları da buna katkıda bulunur. Ayrıca vücut ağırlıklarına oranla akciğerlerinin kapladığı alan erişkinlere kıyasla daha fazladır. Tüm bu nedenlerle çocuklarda hava ile soludukları zararlı etkenlerin olumsuz sonuçları daha sık görülür.
Çocuklarda hava kirliliğine bağlı olarak kronik ve akut akciğer hastalıklarında artış yaşanır. Akut hastalıklar nefes almada zorluk, sık öksürükler şeklinde kendini gösterirken kronik hastalıklar geçmek bilmeyen öksürükler, burun tıkanıklıkları, nefes alma güçlükleri, iştah kayıpları, uyku bozuklukları, bitmeyen yorgunluklar şeklindedir.
Hava kirliliği ile ortaya çıkan sorunlar maruz kalınan süre, yoğunluk ve mesafe ile ilişkilidir. Ana yol kenarında oturanlarda bulgular daha belirginken uzakta oturanlarda daha azdır. İnşaat yakınlarında yaşayanlarda bulgular daha fazla iken, yerleşim ve inşaat yoğunluğu fazla olmayan yerlerde yaşayanlarda daha azdır.
Hava kirliliği önlendiğinde astım ataklarının kısa sürede azaldığı, bu nedenle acillere yapılan başvuruların belirgin olarak düştüğü bildirilmektedir. Olimpiyat oyunları sırasında Atlanta’da trafik kısıtlanıp bunun yol açtığı hava kirliliği azalınca benzer şeklide astım ataklarında azalma saptanmıştır.
Çalışmalar göstermiştir ki anne karnında yoğun hava kirliliğine maruz kalmak hamilelikte bebek kayıplarına yol açarken, erken doğum ve düşük bebek ağırlığı olasılıklarını da arttırır. Gene yoğun hava kirliliğine maruz kalmanın bebek ve çocuk ölümlerinde artışa yola açtığı da bilinmektedir.
Sağlıklı günler dileği ile…