Nisan ayı geldi çattı ve gene tüm sekizinci sınıflar stresle ikinci TEOG sınavını bekliyorlar. O kadar streslenmenize gerek yok arkadaşlar.
Ben tüm geçen sene boyunca TEOG denen o sınava çalıştım. Sadece ben değil, benimle birlikte o senenin tüm sekizinci sınıfları (eski orta son) çalıştık. Ne kadar sınava hazırlanmak için gecemi gündüzüme katıp çalışmış olsam da eğlenceli bir sene oldu. O sene yaşadığım bazı ilginç (ve komik) şeyleri sizlerle paylaşmadan önce şu TEOG’un ne olduğundan bahsedeyim.
TEOG (Temel Eğitimden Orta öğretime Geçiş Sistemi), muhtemelen tahmin ettiğiniz gibi, liseye geçiş sınavı. Bu sınavlar arka arkaya iki gün yapılıyor. Bu günler, hafta içi günleri oluyor ve 8’ler dışındaki tüm şanslı ilköğretim öğrencilerine tatil oluyor. Bu iki günün ilkinde, Türkçe, Matematik ve Din sınavlarına giriliyor (hakikaten din de var). İkinci gün ise, Fen, İnkılap Tarihi ve İngilizce sınavları var. Her dersten 20 soru soruluyor.
Her dersin sınavına 40 dakika veriliyor ki bu da sınavın en iyi tarafı, çünkü benim gibi kafası dağınıklar için süre problemi ortadan kalkmış oluyor. Sınavlar arasında da 30 dakikalık aralar veriliyor. Bu ara kafayı toplamak için çok iyi bir boşluk oluyor, ancak millet soruları konuşuyor ve yanlış yaptığını öğrenen arkadaşların morali epey bozuluyor.
Biraz da şu din sınavından bahsedeyim. Ne kadar kaçmaya çalıştıysam da din sınavına girdim. Annem özellikle bu konuda oldukça uğraştı. Ama sonunda şunu öğrendik, vaftiz olmadıysan veya başka bir dinin resmi bir mensubu değilsen elin mahkûm gireceksin.
Şimdi düşünüyorum da iyi ki girmişim; çünkü fazla hoşgörülü ve düşünceli Milli Eğitim Bakanlığı’mız, herkesi bu sınava sokabilmek için muaf arkadaşlarımıza bayağı güzel bir kazık atıyor. Şöyle, şimdi iki öğrenci alalım, biri muaf bir arkadaş, öbürü ise din dersi alan başka bir arkadaş olsun. Bu iki arkadaş matematikten aynı yanlışı yaptıkları durumda din dersine giren öğrenci daha yüksek puan alıyor. Siz buna ‘HOP!’ dediğiniz vakit ise çok sevgili MEB’imiz önünüze matematiksel bir kanıt koyuyor. Çünkü şöyle oluyor: din dersi alan arkadaşımız 120 soruda bir matematik yanlışı yapmışken muaf arkadaş 100 soruda bir yanlış yapmış oluyor. Bir Matematik yanlışının sayısal değeri artıyor, bu nedenle din dersi alanın puanı daha yüksek geliyor. MEB de ne yapabilirim ki diyor, sanki bu problemin çok kolay bir çözümü yokmuş gibi: Kaldır arkadaşım din sınavını, bitsin bu iş!
Bu TEOG sınavı çoğu hobimin olduğu gibi tenisimin de önüne geçti. Antrenman sayımı haftada 3 güne düşürmek zorunda kaldım ki bu günlerden birinde kondisyon denilen koşu, mekik, şınav vb. şeyleri yaptığımız antrenmanlar var. Bu antrenmanlara birlikte girip normal antrenmanlara birlikte girmediğim benden bir yaş küçük olan ikizler var. Normal adları Ege ve Efe idi sanırım ama bir defa bile onlara adlarıyla seslendiğimi hatırlamıyorum. Bizim kulüpte onların adı “Şakirler” idi. Hafiften saf ama çok iyi çocuklardı. Bir gün antrenmanda hani şu spor için yapılmış uzun lastikler oluyor ya onlarla çalışıyorduk. Biri yerde oturmuş lastiği tutuyor öbürü de ilerde lastiği gerip gevşeterek kas çalışıyordu. Kas çalışan Şakir lastiği haber vermeden bırakınca lastik inanılmaz bir hızla öbür Şakir’in müsait olmayan yerine geldi (yani herkes o anda öyle sandı). Şakirler ve hocamız dışında herkes gülüyordu, bu arada lastiği yiyen Şakir ağlayarak tuvalete gitti. Lastiği bırakan Şakir ise köşeye oturup pişmanlığından ağlamaya başladı. Dalga geçmek ve üzerine gülmek için malzeme arayan ben ise oturup ağlayan Şakir’in yanına gittim ve hafifçe omzuna dokunup “Oğlum!” dedim. Çocuk dönüp bana baktı ben de devam ettim: “Lan yeğenin olmayacak!”. Bu arada bizim grup, bu dalgayı beğenip kahkahalarla gülmeye başladı. Sadece gülmekle de kalmadılar. Arkadaşlardan biri çocuğa yanaştı ve “Ne yaptın oğlum?” dedi. O anda bir başka arkadaş atıldı ve “Vallahi yeğenin olmayacak!” dedi. Biz kahkahalarla gülerken kazazede Şakir’imiz yüzünde bir gülümsemeyle geldi. Yüzünü yıkamış. Meğerse lastik de sadece eline gelmiş. Kardeşini ağlarken görünce şaşırdı. Yanına yaklaşıp niye ağladığını sordu. Lastiği bırakan Şakir ise bizim geçtiğimiz dalgayı anlattı. Bunun üzerine kazazede Şakir, kardeşine lastiğin anlamış olduğunuz yerine değil, eline geldiğini söyleyip ekledi: “Ben sana öyle yeğenler yapacağım ki 10 tane olacak, hepsi de sağlıklı olacak!” Kazazede Şakir’in söylediği son cümleyi duyan bizim grupta ayakta kimse kalmamıştı. Herkes yerlere yatmış kahkahalarla gülüyordu.
Sınavın engel olduğu bir başka hobim ise kitap okumaktı. Özellikle ilk TEOG’a bir ay kala ben Maze Runner serisinin ilk kitabını bitirdim ve annem ikinci kitabına geçmeme izin vermedi. Kitaba bağlanıyormuşum, onu okumaktan test çözmüyormuşum. Haksız da değildi yani. Bu dönem içinde bana Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerini verdi. Açıkçası çok da iyi oldu bunları okumuş olmam.
Aslında ultra sıkıcı geçirmem gerekirdi seneyi ki öyle olmadı. Şimdi özellikle özel okullar arasında yaşanan bir yarış var ya. Şu okuldan bu kadar, bu okuldan şu kadar full çıktı diye reklam yapıyor hani okullar. Bu yüzden bu sene okulun gözbebeğiydik. Kuralları ihlal edince ceza bile almıyorduk. Örneğin bizim okulda siyah ayakkabı kuralı var. 7’ler uymasalar azar işitirler ve hatta disiplin cezası bile alabilirler; biz uymadığımızda ise hiçbir şey yapmıyorlardı. Bir de bizim okulda koçluk sistemi vardı. Her hocaya yaklaşık 4-5 öğrenci verilmişti. Bu hocalar kendilerine verilen öğrencileri motive eder, çalışma programı yapar ve hatta streslerini azaltmaya çalışırdı. Bazı hocalar vardı, hiç takmadılar verilen öğrencileri. Arkadaşlarım diyordu sanırım sadece adımı biliyor diye. Benim koç hocam ise çok yardımcı oldu. Çok ağır olmayan bir çalışma programı hazırladı, dertlerimi dinledi, motive etti. O olmasaydı büyük ihtimalle bu kadar başarılı olamazdım.
Benim tercih dönemim de sorunlu geçti açıkçası. Yeni sistemde 6-7-8. sınıf ortalamaları okula giriş puanını etkiliyor (sadece Anadolu Liseleri bu ortalamaları alıyor, özel liseler almıyor). Benim 6. sınıf ortalamam 98,5; 7. Sınıf ortalamam ise 99,5’tu. Bunları okurken çok başarılı bir tip olduğumu düşünebilirsiniz ama bu ortalamaların TEOG puanlarına ekleneceğini duyan okullar (Bilfen, Doğa, vb.) bütün öğrencilerinin tüm derslerinin tüm sınavlarını 100 yazmaya başladılar. Böyle bir durumda Bilfen’den benimle aynı yanlışı yapmış bir öğrencinin puanı benim puanımın 2 puan üstünde geldi. Bu ise başka bir sonuç doğurdu.
MEB’in bu sene belirlediği tercih programı şöyleydi: ilk önce özel okullar açar, kayıt yaptıranlar yaptırır. Yalnız herhangi bir özel okula kayıt yaptıran öğrenci Anadolu Lisesi tercihi yapma hakkını kaybeder. Yani evet bayağı gerçekten kumar oynuyorsun. Anadolu Lisesi’nden ne geleceğini bilmeden özel okul tercihi yapanlar oldu; sonra onlarla aynı puandakiler çok iyi Anadolu Liseleri’ne girdiler. Böyle bir durumda asıl olay kazanabileceğin Anadolu Lisesi’ni iyi tahmin etmek böylece yanılmazsın. Tahmin etme yöntemi sözde kolay olan, ama uygulaması pek kolay olmayan bir yöntem. Sınav sonucuna göre Türkiye sıralaman geliyor, bu sıralama senin ilk bilmem kaçın içinde olduğunu söylüyor. Senin bu sıralamayla geçen sene istediğin Anadolu Lisesi’ne giren son kişinin sıralamasını karşılaştırman gerek. Zor kısım ise her sene özel okul tercihi yapan kişi sayısının değişmesi (kaç zengin sınava girmiş onu bilmen gerekiyor ki imkansız:). Bu yüzden ben de yüzdelik dilimimi beklemeye başladım. Ben yüzde 0,05 -0,06 falan gelir Anadolu Lisesi tercihi yapar, büyük ihtimal İstanbul Erkek’e girerim diye düşünüyordum. Sonra gelen yüzdelik dilim aşırı hayal kırıklığı yaşattı açıkçası. Yüzdelik dilimim 0,13 geldi; yani yaklaşık ilk 1600 öğrenci içine girmişim. Bunun üzerine Alman Lisesi’ne kayıt yaptırdım. Belki benim için daha hayırlı oldu ve açıkçası hiçbir okul içimde kalmadı. Bu arada öğrendik ki benimle aynı yanlışı yapmış Bilfen’li bir arkadaşın yüzdelik dilimi 0,05 gelmiş. Yani okul puanı yüzünden aramıza neredeyse 1000 öğrenci girmiş!
Benim tercih dönemimde annemle babam da çok çalıştı. Herkes tam puanların çok fazla olduğunu biliyordu. O yüzden Robert’in taban puanını tutan bir sürü insan garanti olsun diye öbür özel okullara da ön kayıt yaptırdı. Ben Robert’in taban puanını tutturamıyordum. Önümde Alman Lisesi ve Üsküdar Amerikan vardı. Ama bu okullarda bile yedekte kalıyordum çünkü Robert’te listeye girmiş insanlar bütün okullarda da listedelerdi. Annem ve babam da boş durmadılar. Dediler ki bütün sene sen çalıştın şimdi çalışma sırası bizde, Alman’ın listesinden Robert’in de listesinde de olanları çıkardılar ve aynı şeyi Üsküdar Amerikan ve Koç’un listesine de uyguladılar. Hepsinde de bana sıra geldiğini gördük. Ben Alman Lisesi’ni tercih ettim.
Belki duymuşsunuzdur 2. TEOG İngilizce sınavında rezalet bir soru vardı. Soru düpedüz yanlıştı. Bu yüzden bütün herkes de yanlış yapmıştı. Şimdi yazarsanız İnternet’e kesinlikle çıkar. Sorunun yanlış olduğunu bütün üniversite profesörleri de söylemişti ama çok bilgili MEB(!) soruyu iptal etmemekte kararlıydı. Bütün veliler gibi, annem de soruyu iptal ettirmek için yapmadığını bırakmadı. İlk başta internet üzerinden imza toplandı, işe yaramadı. Sonra soruya itiraz etmek isteyen velilere MEB soruyu iptal etmek isteyen veliler bana belli bir miktar para yatıracaktır dedi; tabii herkes yatırdı. Yani MEB her sınava birkaç tane yanlış soru koyarsa zengin olur. Bir sürü kişi soruya itiraz etti, eşek gibi para yatırdı bu işe ama MEB çok bilimsel bir açıklama koydu ortaya, iptal ettirmedi.
Birçok gazeteci aile dostumuz var, bu gazeteci aile dostları annemi televizyona çıkardılar annem televizyonda bu sorunun iptal olması hakkında konuştu ama nafile MEB kabul etmedi. Hatta annem dedi ki, çok iyi bir liseye girersen bu soruyu alır odanın bir köşesine yapıştırır, bakar bakar Türkiye’de olduğunuzu hatırlarsın. Tam özel okulların taban puanı belirleyecekleri gün bir veli soruya dava açmış (ki bu özel okulların taban puanı belirlemesini geciktirdi ama olsun) ve MEB bu son davaya dayanamadı. Soru iptal oldu.
Son olarak, bu dönemde bana yardımcı olan, destek olan bütün arkadaşlarıma, öğretmenlerime ve en çok da aileme sonsuz teşekkürlerimi, ülkemizde süren bu saçma sapan sistemin başka parçalarından mağdur olan arkadaşlara da sevgilerimi sunuyorum…