Günümüzde lösemi, lenfoma, bazı doğumsal kan hastalıkları (Akdeniz anemisi hastalığı, orak hücre anemisi gibi), kemik iliği yetersizlikleri, bazı doğumsal metabolik ve genetik hastalıklar ve bağışıklık sistemi hastalıklarında kök hücre tedavisi uygulanmaktadır.
Kök hücreler kemik iliği, kan veya göbek kordonu kanından elde edilmektedir. Kordon kanından sağlanan kök hücre tedavisi diğer ilk iki yönteme göre daha yenidir. Bu yüzden tıp dünyası kordon kanından elde edilen kök hücre tedavisi alanında daha az tecrübe sahibidir.
Kordon kanı normal veya sezaryen doğumlardan sonra bebeğin göbek bağı kesildikten sonra plasenta tarafından alınır, birtakım işlemlerden geçirildikten sonra gelecekte kullanılmak üzere saklanır. Zaten doğumdan sonra atılan bir dokunun ihtiyacı olacak kişiler için saklanması çok akılcı görünmektedir. Doku nakillerinde alıcı ile verici arasında doku uygunluğu gerekmektedir. Kordon kanı nakillerinde tam uygunluk olmasa da nakil yapılabilme olasılığı vardır. Nakil sonrası görülebilen doku reddi, kordon kanı naklinde daha az rastlanmaktadır. Önceden hazırlanıp saklandığı için ihtiyaç durumunda kolay ulaşılabilir. Kemik iliği veya kandan kök hücre nakli için ise önce kardeş ve yakın akrabalar doku uygunluğu açısından taranır, uyumlu verici bulunamazsa kayıtlı ulusal vericiler arasından uygun verici olup olmadığına bakılır, yine bulunamazsa bu kez uluslararası doku bilgi bankalarına başvurulur.
Bu bilgiler ışığında kordon kanının saklanması size adeta “biyolojik sigorta” gibi gözükebilir:Çocuğunuzun kök hücreleri gelecekte ihtiyaç duyulduğunda kendisi, kardeşleri veya aile fertlerinden biri tarafından kullanılmak üzere hazır beklemektedir. Ancak işin aslı böyle değildir maalesef. Kordon kanından elde edilen kök hücre miktarı azdır, genç ve erişkin hastalarda miktar tedavi için yeterli olmayabilir. Tek kullanımlık olduğu için eğer tedavi başarısız olursa tekrar kullanılma şansı yoktur ve bu hastalara kemik iliği nakli de yapılamamaktadır. Kök hücre nakli yapılan hastalıkların çoğunda kişinin hastalığa genetik bir yatkınlığı vardır ve saklanan kök hücreler de hastalık genini taşıyor olabilir. Bu yüzden lösemi gibi kan hastalıklarında, doğumsal metabolik ve bağışıklık sistemi hastalıklarında çocuğun kendi kök hücreleri ile tedavi edilmesi önerilmez. Bu durumlarda kardeş, yakın akraba veya akraba olmayan tam uyumlu vericiler tercih edilir. Üstelik çocukluk çağı lösemilerinde ilaçla tedavi başarısı oldukça yüksektir ve genellikle kök hücre tedavisi ilk seçenek olarak kullanılmaz. Özetle bir bebeğin gelecekte kendi kordon kanı ile tedavi edilme olasılığı son derece düşüktür (bu risk yaklaşık olarak iki yüz binde bir olarak hesaplanmıştır). Bir de depolanan kordon kanının ne kadar süreyle kullanılabileceği sorunu vardır. Günümüzde en az 10 yıl güvenle kullanılabileceği bilinmektedir, sonrasını ise zaman gösterecektir.
“Kordon kanı saklanması hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Bu soru ile karşılaşmayan çocuk veya kadın doğum doktoru yok gibidir. Bugünkü bilgilerimize göre sadece kardeşinde ya da ailesinde kök hücre tedavisi gerektiren bir hastalığı olan biri varsa bebeğin kordon kanının saklanması önerilir. Ancak aile herhangi bir risk faktörü olmasa bile kordon kanı saklanmasını istiyorsa da engel olmamak gerekir. Bilindiği gibi teknoloji çok hızlı ilerlemekte ve buna paralel olarak tıp biliminde de şaşırtıcı gelişmeler olmaktadır. Eğer kök hücreden istenilen herhangi bir doku hücresi geliştirilebilirse diyabetten kalp hastalıklarına, omurilik yaralanmalarından Alzheimer hastalığına kadar sınırsız tedavi alanı yaratılabilir.
Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kordon kanı saklanması iki şekilde olmaktadır: Ya özel kordon kanı bankaları tarafından yalnızca kişinin kendisi tarafından kullanılmak üzere saklanması ya da ihtiyacı olan herkesin kullanımına açık üniversite destekli kordon kanı bankası. Ailelerin bu kararı doğumun olacağı gün yerine çok daha önceden doktorları ile konuşmaları tavsiye edilir. Bu işlemi gerçekleştirecek olan kordon kanı bankası ile de görüşerek maliyetini, yıllık ödeme ücretlerini ve hangi ülkede, ne kadar süreyle saklanabileceğini ve bu firmanın kapanması durumunda ne olacağını öğrenmeleri gerekir.