Bebeklerin özellikle ilk 6 ay sadece anne sütü alması çok iyi olur, ama bebeğim herşeyi yesin, tatsın diyen acelecilerdenseniz benim gibi, 4. ayın bitiminde az miktarlarda taze meyve suları ve yoğurt ile de ek gıdaya geçebillirsiniz, tabii ki doktor denetiminde. Zaten tattırmak 1-2 çay kaşığı ile sınırlıdır, fazlası değil.
Ek gıda karmaşık bir konu gibi görünebilir, ama zamanla aslında dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlıyorsunuz. Dikkat edilecek birtakım hususlar ve ilk 1 yıl belli sıralarla verilecek besinler var. Bunlar bilindiği müddetçe ve bebekte alerji teşkil eden bir risk de yok ise, işler kolay. Geriye yöntemlerden hangisi size ve bebeğiniz için doğru onu bulmak kalıyor.
Bu dönemde BLW-baby led weaning kavramı ile tanıştım, yani yemeğin kontrolünü bebeğe veriyorsunuz, aklımdakilere en yakın yöntem buydu. Ben bebeklere bulamaç, sıvı besin ve kendim yemeyeceğim hazır karışımlardan verme taraftarı değilim. Olabildiğince doğal, taneli, olduğu gibi, tek tek tatları algılamasını istedim. Muhallebi, un, şeker, tuz, pirinç unu, bebe bisküvisi gibi hazır gıdalara da yanaşmadım.
Önce sebze ve meyveler, ardından yoğurt, tahıllar, et, balık, yumurta ve bakliyatlar geliyor. Bu sırayı birkaç aya yayınca, 9‘uncu ayda herşeyi yiyen bir bebeğiniz oluyor. Tahıldan kastım, irmik, yulaf, bulgur, pirinç, buğday vs, yani hazır karışımlar değil.
Gözlemlediğim kadarı ile bebekler belli bir aydan sonra, desteksiz oturmaya, elini kolunu istemlice kullanmaya ve parmakları ile objeleri tutup ağızlarına götürmeye başladıkları zamandan itibaren, yemekleri de kendi yiyebilirler. Oral dönemde amaç, bence dünyayı ağızları ile tadarak tanımak ve beslenerek hayatta kalabilmek. Eski dönemleri düşünüyorum, mağaralarda ya da ilk yerleşik düzende, insanoğlu, pek çok nesneyi, taşı-toprağı, börtü-böceği tadarak keşfetmiş olmalı dünyayı. Bu doğrultuda kızımın gün içinde ağzına götürdüğü nesnelere müdahale etmedim emeklerken. Evet böceklere bile! Yenmez onlar dedim elbette, ama zaten tatlarını beğenmedi, deneme yanılma yöntemi birinci kural. Bebek dünyayı deneye yanıla öğrenecek, oral dönem bitene dek tadacak karşına her ne çıkıyorsa. Bağışıklığın güçlenmesi ve mikroplarla tanışması açısından bu aylarda objelerin steril olmaması da pozitif bir durum. Doğada her şeyin bir sebep-sonuç ilişkisi var.
Ailemiz için sebze ve meyveleri pazardan, kızımla birlikte alma taraftarıyım. Pazarlarda envai çeşit renk ve hareket var küçük bebekler için. Sebzeleri, meyveleri ve dünyamızın nimetlerini tanıyalım diye düşünerek elime geçirdiğim her meyve ve sebzeyi aylarca gösterip tepkisini ölçüyorum. Kâh güler, kâh tutmak ister, belki bazen de hiç umursamaz. Ama biliyorum ki beyninde bir küçük kıvrıma kaydedilir bu görseller… Yemek yemeye önce yemek fikrini sevdirerek başladım diyebilirim. Şu an 19 aylık olan kızım, pazarda her tezgâhtan bir sebze alıp kemirmeyi bir alışkanlık haline getirdi, yıkıyorum, veriyorum. Bazen çiğ bir karnıbahar, patlıcan ya da kabak, bazen salatalık, domates, bazen muz, üzüm, armut, bazen de ceviz, eli neye ulaşabilirse artık.
Altıncı ve yedinci aylarda yeni gıdalarla tanışan bebeklerin yiyeceklerini ilk dönemde kaşıkla siz yedirebilir ve yemek bitince önüne az haşlanmış, hafif sert kıvamda, renkli sebzeler koyabilirsiniz misal. Yeşil, küçük brokolicikler, turuncu, tatlı havuçlar, sapsarı patatesler, beyaz, çiçeğimsi yapıda karnıbaharlar ya da minik parçalara bölünmüş kerevizcikler dikkatini çekecektir muhakkak. Minicik elini uzatıp, sebzeleri sıkarak ağzına götürmeye çalışacak, ilk zamanlar belki de pek tutmayı beceremeyecek, var gücüyle sıkıp, zaten haşlandığı için yumuşamış olan sebzeleri vıcık vıcık edecek ve dökecek tabii ki. Bu yüzden sabırlı olmak, kirlenmeyi göze almak, bebeği izlemek lazım. Az haşlamamızın sebebi de rahatça tutabilmesi, çok haşlanmış sebzeleri 6 aylık bir bebek sıkınca püreye dönüşüyor, yiyemiyor.
Çözüm basit, mama sandalyesinin altına bir koca örtü, üstüne de kollardan geçmeli bir muşamba önlük… Ya da şanslıysanız ve mevsimlerden yaz ise, bırakın çıplak oynasın yemeklerle döke saça. Bu süreç bebekten bebeğe değişebilir. Ben çok kısa sürede elleri ile yemeği keşfettiğini gözlemledim kızımın. İlk başlarda yemek sonrası oyun gibi başlayan bu macera yerini, 1-2 ayın sonunda öğünlerini kendi yiyebilen bir bebeğe bıraktı.
İlk dönem çorba yerine taneli püreler yaptım, sanıldığı gibi çiğneme refleksinin dişlerie alakası da yoktur, dişsiz bebekler damakları ile yumuşak taneleri ezip yiyebilirler. Altıncı ay civarında da baharat katmaya başladım, mesela kimyon, köri, tarçın, nane, kakule, kimyon. Tat vermesi için soğanla sarımsağı ve zencefili de kullandım bolca. O dönemlerde ilk dişler geldiği için en iyi diş kaşıyıcı olarak taze soğan, sarımsak, pırasa ve kereviz sapı tutuşturdum eline, dişlerini kaşırken, soğanla sarımsağın içindeki maddeler kaşıntısını da giderdi ve dişler çok rahat çıktı. Katı beslenmenin dişlerin patlamasına yardımcı olduğunu bile düşünüyorum.
Dokuzuncu aydan sonra omletini, köftesini, ona özel yaptığım kek ve bisküvileri rahatlıkla kendi yiyebiliyordu bu yöntem sayesinde. On ikinci aya doğru çatal kullanmaya başladı. Elle yemenin ardından çatal-kaşık kullanmak geliyor. Bebek talep ediyor zamanı gelince. Gene dökülecek, pislenecek. Ama kirlenmeden çatalı kullanmayı öğrenemez. On dördüncü ay civarında kaşığa merak saldı, püre ve yoğurt kolay ama sıvı çorbalar, sulu yemeklerde sıkıntı oluyor. Dökülme sorununa karşı ben katı, tutabileceği kıvamda yemekler yapmayı tercih ettim genellikle:
Evyapımı pizza, pilav, makarna, köfte, sebze köftesi, koyu kıvamlı püreler, yulaf katılmış omletler, fırın mücveri, börek, mercimek köftesi, kiş, tart vb. Bu konuda Finger Food başlığı altında çokça tarif mevcut. Bunların yanı sıra çorba yapınca kendim yedirdim. Zeytinyağlı taze fazulye, kabak, pırasa, karnıbahar, brokoli, kereviz, enginar gibi yemekleri tutabileceği şekilde dilimledim.
Bebeğin kendi elleri ile yiyebileceği besinler
Omlet: En çabuk en kolay pişen sabah kahvaltı öğünü, içine her sebze yakışır. Parçalara ayırarak ya da ayırmadan yiyebilir kendi, yumuşaktır ve onun için oynaması çok zevklidir, fazla kırıntı dökülmez.
Makarna: Her çeşit makarna, düdük, penne, kelebek, spagetti, yassı, burgu makarna suda haşlanarak yiyebilir. Özellikle spagetti yerken çok da komik olabilir.
Köfte: Kıvamı ve formu dolayısıyla çok başarılı ve faydalı, aynı zamanda sebzeli köfteler de yapılabilir, balık köftesi, tavuk köftesi gibi çeşitlendirilebilir. Yağsız tava ya da fırında pişebilir.
Balık: Yapısı gereği, kılçıklarından ayrılmış bir balığı elle yiyebilir.
Sebzeler: Salatalık, brokoli, havuç, patates, kereviz, brüksel lahanası, karnıbahar ve niceleri, haşlanınca süper birer atıştırmalık haline geliyor, buharda ya da fırın torbasında da pişebilir. Yumurta ve unla kaplanıp pişirilerek çerez gibi tüketilebilir, sağlıklı cipsler olarak eli ile yiyebilir.
Pirzola, çöp şiş, kuzu şiş
Meyveler: Muzu ikiye bölünerek, elma, armut, mandalina, portakal, limon, şeftali gibi meyveleri dilimler halinde yiyebilir. Kabuklarını soyup bütün olarak bile kemirebilir. Üzüm de harika bir besin elle yemek için bebeklerde.
Kuru meyveler, yemişler: Kuru kayısı, üzüm, yabanmersini, erik, papaya, mango, ananas, zencefil, badem, leblebi, ceviz, kaju… Özellikle 1 yaş sonrasında oldukça rahat yenebilir.
Ev yapımı kurabiyeler ya da sebzeli toplar gene rahatlıkla eliyle yiyebileceği besinler.
Peynir, dil, kaşar, beyaz, abhaza, ne varsa eliyle yiyebilir.
Bu bir süreçtir, bebekten bebeğe farklılık gösterir, iştahı olsun olmasın hiç bir bebek yemek için zorlanmamalıdır. Farkına varmadan yapılan zorlamalar, beslenme sorunlarına yol açabilir ileriki yaşlarda. Bebeklere çiğneme alışkanlığı daha ilk aylardan kazandırılmalı ve tatlar teker teker ayrı ayrı denettirilmelidir. Yemek yemek bir keyiftir, zorunluluk değil.