Yıllardır tekrar ederim: Ankara ziyareti, huzurevi ziyaretine benzer. Ana-babanın gönlünü almak için ruhsuz, sıkıcı mekanlara, kibirli yönetici ve hoyrat hastabakıcılara, sözde estetik kaygılarla oraya buraya iliştirilmiş çirkin reprodüksiyon tablolara, temiz intibâ uyandırmak için boca edilmiş çamaşır suyunun ağır kokusuna ve lüks görünsün diye lüzumsuz, zevksiz, pahalı bin çeşit malzemeye, aksesuara tahammül edilir. Akrabanın gönlü hoş, idare ile işler halledildikten sonra ise hemen kaçılır bu şehirden.
Ankara’da yerel yayın yapan Radyo ODTÜ stüdyosu ve bahçesinde geçen birkaç saatin ardından kızımla birlikte, öğle vaktine yakın, ancak ofise gelebildik. Yol boyunca ikimiz de mahzun ve arabada sessizdik. Sessizliğin iyice ağır geldiği ve Mine’nin nefesinin tekrar hıçkırıklarla sıklaştığını hissettiğim ara radyoyu açtım. Radyonun açıldığını duyduğunda, biraz kızgın “Radyo ODTÜ değil, değil mi?” diye sordu.
Mine 8 yaşında. Sabahları okula giderken Radyo ODTÜ’de Modern Sabahlar dinlemek gibi bir müştereğimiz ve ritüelimiz vardı ve 16 senelik mazisi olan Modern Sabahlar’ın son yayınında, programcıları Ege Kayacan, Fahir Öğünç ve Oktay Demirci’nin yanında olmayı arzu etmiştik.
Radyonun bahçesine vardığımızda, benzer hislerle bir araya gelmiş başka dinleyicilerle buluştuk. Aralarında tanıdığım hiç kimse yoktu, fakat 16 senedir aynı eküri ile takılmıştık. Hissiyatımızdan, luğatçemize dek belli ki bir çok müştereğimiz vardı. Nitekim, yayın bitip de üç arkadaşımız binadan dışarı çıktığında bir yandan onları alkışlıyor, diğer yandan hepimiz gözyaşı döküyorduk.
Dinleyicilerine “iyi kalpli insanlar” diye hitap eden radyocular ne yaptıklarını iyi bilen, bildiğini de iyi yapan insanlardı.
Modern Sabahlar, bir mizah programı idi. Günün haberleri ti’ye almak, insanlık hallerini teşhir edip kendimize ve kendilerine gülmemizi sağlamak ekseninde; skeçler, komik ve iyi kotarılmış jingle ve bestelerle dört başı mamur bir iki saat vadediyordu.
“Dara düşseler, üç bin lira verir. Ödeyemezlerse de helal ederim.” diye sevgimi ifade ettiğim; kızımın “komik abiler” dediği, çocuklarıma bakan Fatma Teyzemiz’in kahvaltı sofrasında “bunlar da bir âlem” dediği arkadaşlarımızın çok zeki, esprili ve hoş sohbet olduklarına şüphe yoktu. Fakat, 16 yıllık bu dostluğun ardındaki esas nüve -kanaatimce- samimiyetleri ve hiç bir hadise veya kişiye kibirle yaklaşmamaları idi. Takdir edersiniz ki, değil radyo programcısında; ailenizde bile bulması güç bir hasletten bahsediyorum.
Vaktinde bir arkadaşıma “Ankara’da ‘şarküteri’ var mı?” diye soran bile olmuş! Züppelikle, cahilliği harman etmiş eyvallah ama Ankaralılar da şehirde deniz olmayışını telafi için bin dereden su getirir. Oysa bir çoğumuz başka şehirlere taşınmış, çevremiz ve mekanlar da bitmez tükenmez bir değişim içinde, neredeyse “aidiyet” hissine düşmandır! Nihayetinde, bence de Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’indeki Ankara faslı zorlamadır. Bakanlıklar’dan İnönü Bulvarı’na saptığınızda çişiniz gelse; Milli Kütüphane’ye kadar rahatlayabileceğiniz bir kapalı mekan bile yoktur. Sıra sıra devlet kurumları içinde memur olmayana nefes aldırmaz o bulvar!1
İlber Ortaylı’dan duymuştum “Ankaralı dünyanın hiçbir yerinde sıkılmaz.” diye. Hepsine amenna, fakat Modern Sabahlar bizim imara bile açılmamış Boğaziçi’mizdi. Bu kadar net. Başka radyo programlarını methedenleri kemale ermiş, aradığını bulmuş insanların gönül rahatlığı ile dinler ama frekansımızı şaşırmazdık. Başka şehirde, başka kıtada olup da hala bu programı takip edenler, ne kadar haklı olduğumuzu bize hatırlatırdı.
Huzurevleri ancak şiddet veya şartların kötülüğü ile haberlere konu olurlar. Bayramlarda muhabirler o hüzünden bir hayat sevinci damıtmak gayreti ile garip röportajlar, fantastik haberler yaparlar. Modern Sabahlar’ın bunca sene Ankara’ya has kalmış olması ise; o fantastik haberin gerçek olması kadar garipti.
Programın biteceğinin duyurulmasından bu yana imza kampanyaları düzenlendi, röportajlar yapıldı, hatıralar sosyal medya üzerinden paylaşıldı, çok güzel yazılar yazıldı2, Zaytung meseleyi çok da isabetli aktaran bir haber üretti3, hatta gazete ilanı bile verildi4. Açıkçası tüm bu paylaşılanların yanında bu yazdıklarımın silik kalacağının da farkındayım: Fakat, senelerdir onlar stüdyoda ve biz de radyo başında sohbet ettik, bolca güldük. Son programda ise seslerinin titrediğini, sessizliklerin uzadığını da duyduk. Bu vesile ile radyo dalgaları ile paylaşmadığımız bir duygu da kalmadı.
Ben de şahsen bir teşekkür etmeyi borç bildim.
Bâki selam.
[1] Bu hususa dikkatimi Hakan Kaynar çekmişti.
[2] Merak edenler ekşisözlük’te ilgili maddede son dönem entryleri okuyabilir. Ayrıca https://www.facebook.com/groups/modernsabahlar/?fref=ts ve https://www.facebook.com/events/643080705827952/ sayfalarına da göz atabilirler.
[3] http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=282502
[4] https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153038358641482&set=gm.10152937231207155&type=1