2013 yazı Gezi Parkı olayları neticesinde Türkiye, tarihinde gördüğü en coşkulu ve kalabalık LGBT onur yürüyüşünü yaşarken komşu Rusya’dan gelen ve ulusal homofobiyi meşrulaştıran anti-gey propaganda yasası kalbimize kara gölgeler düşürmüştü.
Aradan aylar geçti ve her nasıl Türkiye’de Gezi Parkı direnişinin meyvelerini görüyorsak, Rusya’da da bu anti-gey propaganda yasasına karşı başlatılan direniş de meyvelerini vermeye başladı.
Rusya’da susmayı reddeden genç LGBT bireylerin hikâyesini anlatan Children 404 belgeselinin ekibi, varolan yasal baskı nedeniyle anonim kalmak durumunda, ancak belgesel için yardım toplamaya çalışan Kanadalı proje ortağı Ryan Conrad’a ulaşmayı becerdik ve kendisiyle Children 404 üzerine sohbet ettik.
Söze Rusya’da bulunan LGBT bireylere karşı destek ve sempatimizi ifade ederek başlamak isterim. Tüm dünya bu korkunç yasayı ve sonuçlarını izliyor ama bilmeyen okuyucularımız için biraz açıklar mısın; anti-gey propaganda yasası nedir, LGBT cemaati üzerindeki ilk etkileri neler oldu?
Rusya’da bulunan arkadaşlarımızın ifadesiyle (Children 404 için maddî destek bulma ekibi Kanada’da bulunuyor) bu yasa genç bireylerle heteroseksüel olmayan ilişkiler hakkında herhangi bir diyaloğa girmeyi yasaklıyor. Ayrıca bu kanunun ifade biçimi genç bir insanın LGBT bir kimliğe sahip olmasının tek nedeninin propaganda olduğunu öne sürüyor; yani koskoca bir genç grubunun varlığını yok sayıyor. Bir diğer deyişle bu yasanın diskuru genç bireylerin ancak çocuk yaşlarından itibaren propaganda yoluyla gey olduğunu iddia ediyor, ki günümüzde seksüel yönelim gibi kompleks insan duygu ve kimliklerinin bu şekilde oluşmadığı aşikar olarak biliniyor.
Putin ve Rusya hükümetinin bu yasayı meşrulaştırmak için kullandığı diskurlar neler peki?
Bu projenin maddî destek ekibinin yaşadığı Quebec’te yakın geçmişte önerilen anti-azınlık yasaları gibi, Rusya’da yürürlüğe giren bu yasa da aslen diğer büyük ekonomik ve politik konulara karşı dikkat dağıtan bir gündem olarak kullanılıyor. 2012’de Yunanistan’da seçim öncesi devletin ekonomik ve politik çöküşünü maskelemek adına seks işçileri, göçmenler ve HIV pozitif kadınlara karşı başlatılan cadı avının başka bir versiyonu. Bu stratejik politikanın gerçek yüzünü Rusya’da da görüyoruz.
Children 404 belgeseli nasıl bir fikirle ortaya çıktı? Belgeselin ardındaki hikâyeyi biraz anlatır mısın?
Bu belgesel Rusya’da yaşayan ve yıllardır video ve film işleri yapan iki LGBT bireyin projesi. Anti-gey propaganda yasası sonrasında kendi ülkelerinde olan bitenden büyük derecede üzüntü duyan ve bu yasa sonrasında fiziksel ve manevî şiddete maruz kalma riski iyice artan genç LGBT bireylerin sesini duyurmaya aracı olmaya karar veren iki kişi. Geçtiğimiz senelerde başka bir projede beraber çalıştığımız için, bu belgeselin yapım aşamasının ilk safhalarında konuyu bizimle paylaştılar.
Belgeselde yüzlerini gizleyerek anonimliklerini koruyan çeşitli LGBT gençler kendi hikayelerini anlatıyorlar.
Hükümetin ve parlamentonun anti-gey yasasını kabul etmesi başlı başına korkunç bir durum. Ancak Children 404’ün fragmanında konuşan gençlerin ifade ettikleri, kendi mahallerinde, okullarında, aile içinde tecrübe ettikleri nefret ve ayrımcılık sosyolojik olarak daha derinlere kök salmış bir homofobiye işaret ediyor, hâlihazırda var olan ve devletin çıkardığı yasayla meşrulaştırılmış bir homofobiye. Rusya özelinde konuşursak, acaba bu nefret söyleminin kökleri nereye uzanıyor?
Şiddete başvuran homofobiyle iltihaplanmış pek çok yerde gördüğümüz konu genelde dönüp dolaşıp dini köktenciliğe geliyor. Rus Ortodoks Kilisesi sert anti-LGBT ve anti-feminist söylemleriyle biliniyor. Pussy Riot konusunda bunu yakından görme şansı yakaladık. Rusya Ortodoks Kilisesi’nin Putin hükümetiyle yakın ilişki içinde olduğunun da altını çizmek gerek.
Dinî bağlantıların yanı sıra, global ekonominin dönüşümü ve kitlesel göç sonucu pek çok ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı değişim geçirmekte. Aslında bu değişimler global kapitalizmin ve maddî gücün global bir elitin elinde birikiminin sonucu, ancak bu değişimin negatif etkilerinin günah keçileri göçmenler ve kültürel azınlıklar oluyor. Rusya’da bu yasa çerçevesinde hedef LGBT bireyler olsa da, seks işçileri, uyuşturucu bağımlıları, göçmen işçiler ve pek çok farklı azınlık Rusya’da ve başka yerlerde hedef gösterilmenin acı tecrübesini yaşıyor. Gazeteci ve aktivist Scott Long bu sosyo-ekonomik kesişimleri blogunda uzun uzun tartışıyor ve kesinlikle okumaya değer, bir göz atın derim.
Genç LGBT bireylerin LGBT cemaatinden gerekli destek ve rehberliği almasını engelleyen bu yasa gelecek nesilleri nasıl etkileyecek dersin? özellikle LGBT gençliğini tabiî ki…
Birebir deneyimlediğin bir konu olmadığı için Rusya’da şu andaki durum veya geleceğin nasıl gözüktüğü konusunda detaylı bir yorum yapamam ne yazık ki. Ancak belgesel için çalışan arkadaşlarımdan heyecan verici haberler alıyorum. Rusya’da bulunana genç LGBT bireyler kendilerini Children 404 isimli bir Facebook grubu üzerinden organize etmeye başlamışlar. Bu grup sayesinde birbirlerine destek verip, var olan sayılı yeraltı kaynaklar sayesinde bir araya gelebiliyorlar.
Ayrıca film ekibi yaptıkları röportajlar esnasında kendi kendilerine organize olan bu gruptan haberdar olduktan sonra Rusya dışında bulunan ancak Rusça konuşabilen birkaç psikologla bağlantıya geçerek Skype üzerinden danışmanlık ve destek hizmeti vermelerini de sağlamışlar.
Bazı ülkelerde, Rusya ve Türkiye’de de örneğin, LGBT hakları sürmekte olan zor bir mücadele olsa da, kimi Batı ülkelerinde LGBT bireylere tanınan hak ve özgürlükler söz konusu ülkenin ne kadar demokratik ve özgürlükçü olduğuna dair bir imlem olarak kullanılıyor. Bu diskur sayesinde bu ülkelerde diğer çeşitli azınlıklara karşı –örneğin göçmen bireyler– gerçekleşen ayrımcılık maskelenebiliyor. Global ölçekte her türlü ayrımcılığa karşı farkındalık ve mücadelenin sürdürülmesi için LGBT cemaatlerine nasıl bir sorumluluk düşüyor sence?
Pinkwashing (pembe-boyama, hükümetlerin LGBT haklarına karşı verdiği desteği başka insan hakkı ihlallerinin üzerinin kapatılması için kullanması) ve Homomilliyetçilik (LGBT bireyleri ve kültürünü milliyetçi söyleme dahil eden milliyetçilik biçimi) üzerine çok fazla söz söyleniyor. Her ne kadar bu iki terim özellikle İsrail-Filistin meselesi bağlamında gündeme gelse de, genel anlamda LGBT mücadelesinin ve kültürünün milliyetçi diskur tarafından çeşitli diğer insan hakları ihlallerine dair eleştirilere karşı bir kalkan olarak kullanıldığının altını çizmeleri açısından çok önemli.
Bu konseptlerin önemi LGBT hakları meselesinin –özellikle Batı dünyasında– ne kadar riskli bir kullanıma girebileceğini gösteriyorlar. Bu açıdan bakıldığında biz aslında kullanılıyoruz, desteklenmiyoruz. LGBT bireyler ve mücadeleleri bu stratejiler üzerinden çeşitli insan hakları ihlallerinde, haberimiz dahi olmadan suç ortağı konumuna indirgenebiliyor.
Children 404 belgeseli global LGBT cemaatten ve destekçilerinden maddî yardım beklemekte. Yardım kampanyası nasıl gidiyor? Destek vermek isteyenler hangi kanalları kullanabilirler?
İlk yardım kampanyamız gayet güzel sonuçlar aldı, ancak hedefimiz olan 10 bin dolara henüz ulaşamadık. Rusya’da bulunana film ekibi de projeyi tamamlamak için gerekli olduğunu düşündükleri geri kalan 8 bin doları toplamaya çalışıyorlar. Ancak bu yasa nedeniyle bu girişimleri oldukça riskli. O nedenle biz elimizden geldiği kadar yardım toplamaya ve onların kendilerini fazla riske atmadan projeyi gerçekleştirebilmeleri için gerekli miktara ulaşmaya çalışıyoruz. Destek vermek isteyenler her ne kadar ilk yardım kampanyasının son günü 11 Kasım olsa da “indiegogo” sayfası üzerinden destek verebilirler. Ne yapıp edip Rus arkadaşlarımızın bu filmi tamamlaması için gerekli maddî fonu yaratacağız.
İnsanlar bu tarz projelere destek olmak dışında Rusya’daki LGBT cemaatine destek olmak için neler yapabilirler sence?
Benim için en önemlisi Rus LGBT bireylerin uluslararası cemaatten ne istediklerini dinlemek ve onların liderliği ile ilerlemek. Ayrıca Batı ülkelerde bulunan kişilerin sadece boykotun yeterli olmadığını görmelerini istiyorum. Stoli Vodka almayarak veya Olimpiyatları izlemeyerek gerekli desteği vermiş olmuyoruz. Daha fazlasını yapmalı, harekete geçmeliyiz!
Yetkin Nural’ın bu röportajı daha önce bantmag‘de yayımlanmıştır.