1990’ların ilk yarısında Venezuela, tıpkı Türkiye’nin şimdilerde yaşadığına benzer bir ekonomik büyüme tecrübe ediyordu. Para en kolay bulduğu yere aktı, inşaat sektörüne. Yüzlerce gökdelen yapıldı bütün şehirde. 29 milyonluk ülkenin, 2 milyonunun evsiz olması bir yana, inşa edilen ofis binalarında, alışveriş merkezlerinde güllük gülistanlık bir hava ve yüksek fiyatlar kol geziyordu. Ve nihayet 1990’ların ikinci yarısında ekonomi adeta gümledi…
O yıllarda tamamlanmıştı David Kulesi, Latin Amerika’nın en yüksek binalarından biriydi. Tamamlandığı günlerde önünde limuzinler duruyor, çatısındaki piste helikopterler konuyordu. Bugün ise Venezuela’nın çöküşünün sembollerinden biri ve 2 bin 500 evsizin sığınağı durumunda. 1990’ların krizi, 1999’da Hugo Chavez’in sağladığı politik üstünlüğün gerçek sebebiydi. Konut sorunu bugün bile çözülebilmiş değil ve yalnızca Caracas’ta onca boş gökdelene rağmen 400 bin aile evsiz. Chavez bildik tavrıyla bu binalardan bir kısmını kamulaştırarak evsizlere ev olarak sunsa da ne içinde yaşamaya ne de etrafında ekonomi oluşturmaya mecalleri olmayan bu dev yapılar, şehir için büyük bir sorun kaynağı…
Arada bir de kendisine yapılan siyasi darbeyi bertaraf eden Chavez, ülkesindeki konut sorununu çözmek için önce “Sosyalist şehir” kavramını icat etti. Ancak hayata geçirilen bir iki deneme, yeni binalar inşa etmenin sorunu çözmek yerine derinleştirdiğini ortaya koydu. Çünkü o evlerde yaşayanların nerede çalışacakları, karınlarını nasıl doyuracakları ve kendilerine sunulan evler için gereken ödemeyi nasıl yapacakları planlanmamıştı. Türkiye’nin TOKİ’sine bile petrol karşılığı inşaat önerisiyle gelen Chavez’in bir tür denize düşen yılana sarılır psikolojisinde olduğunu anlamak zor değil.
Caracas’ta ekonomik kriz nedeniyle vazgeçilmiş lüks gökdelenlerin bugün nasıl kullanıldıklarına ilişkin fotoğraflar geçtiğimiz günlerde Venedik Bienali’nde büyük bir heyecan uyandırdı. İnsanların bu binaları yaşama alanı olarak seçmek zorunda kalması ve hayatlarını sürdürmek için ortaya koydukları yaratıcılık mimari hayal kurucuların, uygulayıcıların ve eleştirmenlerin bir hayli dikkatini çekti. Türkiye için de bir tür “görünen köy” işlevi görebilecek sahneler fotoğrafçı Iwan Baan ve Urban-Think Tank adlı mimarlık kuruluşu tarafından Venedik Bienali’nde sergilendi. Etrafınızı çevreleyen yüksek katlı, iddialı, sözüm ona akıllı, kira öder gibi sahip olabileceğiniz binalara bir de geleceğin gözünden bakın…