Fetüsün başından poposuna olan uzaklığı yaklaşık 36 cm, boyu 47 cm. ve ağırlığı ortalama 3100-1200 gram olmuştur. Bebeğin büyümesi devam etmektedir. Her geçen gün dış ortama uyum şansı artmaktadır. Baş ve karın çapı birbirine eşittir. Soluma denemelerinde soluk borusuna amnios sıvısı kaçtığından bebek hıçkırır. Bebeğin bağırsaklarında mekonyum dediğimiz fetüsün dışkısı birikmektedir. Rahim içinde sıkıntıya girmedikçe doğumdan sonra mekonyum bağırsaklardan boşalır.
Fetal distres denilen bebeğin sıkıntıya girdiği durumlarda rahim içinde mekonyumunu yapan bebek bunu soluk yoluna yutabilir. Böyle olduğunda halk arasında “bebek kakasını yutmuş” denilen durum gerçekleşmiş olur ki bu bebek için oldukça tehlikelidir. Bebeğin üzerindeki ince tüyler (lanugo) neredeyse tamamen dökülmüş, bebeği uzun süreli sıvıyla temas etkisinden korumaya çalışan verniks caseosa tabakası büyük oranda azalmıştır. Kafasında saçları vardır.
Bu haftalarda yalancı doğum kasılmaları daha fazla görülür. Anne adayı bu kasılmalar düzenli, gittikçe sıklaşan, süresi artan, kuvvetlenen özelliğe büründüğünde mutlaka hekimi ile acilen bağlantı kurmalıdır. Bebek hareketlerindeki ani azalmalar olduğunda da aynı ikaz geçerlidir. Ama bebeğin hareketleri azalan amnios suyu ve bağlı olarak yer daralması ile eskiye oranla daha az hissedilir. Hekim bebeğin amnios suyu miktarı ve NST ile iyilik halini haftalık ya da duruma göre daha sık değerlendirmelidir. Ama anne için en önemli belirti bebek hareketleridir.
Gebelik gelişiminde 39. hafta
Fetüsün başından poposuna olan mesafesi 38 cm, boyu 48 cm. ve kilosu bu haftanın sonunda ortalama 3400 gram’dır. Erkek bebekler kız bebeklerden biraz daha ağır olur. Verdiğimiz değerler ortalama bebek ölçüleridir. Her bebeğin ölçüleri böyle olacak demek yanlış olur.
Bebek doğum sonrasında ısısını koruyabilmek için yağ depolamasını sürdürür. Normal yağ tabakasının dışında, ense kökü ve omuzlar arasında kalan bölgede organlar özel kahverengi bir yağ tabakasıyla kaplıdır. Kahverengi yağ hücreleri doğum sonrası ilk haftalarında ısıyı sabit tutmak için önemlidir. Akciğerler gelişmiştir. Lanugo dediğimiz ciltteki tüyleri çoğunlukla kaybolmuştur. Biraz omuzlarında, bacaklarında ve kollarında görebilirsiniz. Zaman içerisinde yok olacaklardır. Bebeğin içerideki hareket alanı daraldığı için hareketleri daha kısıtlı olmaktadır. Ama sağlıklı bebekler günde en az 10 defa hareket ederler.
Annenin büyüyen rahim ile ağırlık merkezi öne kayar artan kiloda eklenince iyice ağırlaşır ve dengesini sağlamakta zorlanır. Özellikle merdiven inerken ve çıkarken, banyo yaparken çok dikkatli olmalıdır. Bebeğin başı idrar torbasına baskı yaptığı için sık sık idrar yapma ihtiyacı ortaya çıkar. Doğum şekli bebeğin durumu, doğum hekiminin önerileri ve en sonunda anne adayının kararı ile belirlenecektir. Tabii ki sorun yok ise en iyisi normal doğum yapmaktır. Ağrı sorununun çözümlendiği belden uyuşturularak yapılan epidural anestezi de eklenebilirse konforlu bir şekilde doğum gerçekleşir. Ancak normal doğum anlayışı son yıllarda değişmiştir. Her vaginal doğum normal olarak kabul edilemez. Hedef sağlıklı anne ve bebek olmalıdır. Her ikisine de asla komplikasyon riski yüklenmemelidir. Normal doğum beklenecek ise eşyalar, refakatçi, gidilecek yol gibi o an heyecan ile aksayacak konular önceden planlanmalıdır.
Bebek ve anne için en az riskli yolun tercih edilmesi anlayışıyla bütün dünya da sezaryen ile doğum oranı artmaktadır. Sezaryen ve normal doğum seçeneklerinin birbirine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Ancak sezaryenin bir ameliyat olduğu akılda tutulmalıdır.
Normal doğumun sakıncalı olduğu ya da olamayacağı durumları doğum hekimi 9. ayda önceden belirleyerek 38. hafta sırasında planlı sezaryeni gerçekleştirir. Planlı sezaryenin amacı normal doğuramayacak annenin doğum ağrıları başlamadan uygun koşullarda doğumu gerçekleştirmektir.
Gebeliğin sonuna doğru özellikle ilk hamileliği olan gebelerin endişeleri daha çok doğumun nasıl olacağıdır. Bu konuda bilgi edinme endişelerin en iyi çaresidir.
Bazı durumlar vardır ki bu durumlarda doğum mutlaka sezaryen ile olmalıdır. Bunlar arasında bebek başının doğum için gerekli hareketleri yapamayacağı durumlar (mentoposterior yüz gelişi asinklitusmus posterior), rahim ağzının tamamen bebeğin eşi, miyom gibi oluşumlar ile kapalı olduğu haller, geç kalınmış transvers duruş, rahimin yırtılma tehlikesi söz konusu olduğunda ve doğum yolunda aktif uçuk virüs enfeksiyonu gibi bebeği tehlikeye sokacak enfeksiyon varlığında tek yol sezaryendir.
Anne daha önce myomektomi gibi bir rahim ameliyatı geçirmiş ise ,ikiz üçüz gibi çoğul gebelik olduğunda, makat geliş (bebeğin ters olması), transvers duruş (bebeğin anne karnında yan durması), iri bebek özellikle tahmini bebek kilosu 4000 gram üzerinde ise, ilerlemeyen veya uzamış travay (doğum süreci ), başa göre doğum kanalı, çatı darlığı, fetal distress (bebeğin sıkıntıya girmesi), kordon sarkması, annenin ıkınmasının sakıncalı olacağı bir kalp veya beyin damarları ile ilgili rahatsızlığı varsa sezaryen seçeneği mutlaka değerlendirilip anneye önerilmelidir. Hat ta anne adayının normal doğumdan korkusu da sezaryen kararı için bir gerekçedir. Amerika’daki sezaryenlerin %10 kadarı sırf bu nedenle yapılmaktadır. Bu durumlar dışında anne adayının genel olarak normal doğum yapmasına engel bir durum yoktur. Doğum şekli ile ilgili ayrıntılı bilgi alınması anne açısından doğum şeklinin belirlenmesi annenin endişelerini gidererek doğumun rahat geçmesini sağlar.