Yandaki fotoğrafı ilk gördüğümde epeyce güldüm, dilerseniz bu fotoğrafın alt mesajına “erkekteki meme hasedi” adını da verebilirsiniz.
Kadınların doğurganlık özelliklerinin onların çocukları büyütmek için de özel bir yaradılışa sahip oldukları anlamına geldiği düşüncesinin, kadını ev içine çivileyen bir toplumsal tahakküm eğiliminin gerekçesi kılındığı bir toplumda, kadınların bu yetisi karşısında dehşete kapılan kimi erkeklerin böylesi bir hasedi olabilirdi sahiden.
Şaka bir yana bu resme bakınca bunu anlamıyorum. Daha çok, “ya evet, ben de bu bebeğin bakımını verme konusunda bir şeyler yapabilirim, televizyon kumandasına komutanlık eden bir erkek olmak yerine birtakım işlerin ucundan tutabilirim” diyebilen, hatta bundan daha fazlasını diyebilen yeni bir eğilimin komik bir ifadesi.
“Biz içine hapsedildiğimiz erkeklik rollerine mahkum değiliz! Ortak yaşamın bütün sorumluluklarını yerine getirebilir, anneliği de bir cinsiyet rolü olmaktan çıkartıp ebeveynliği eşitlikçi bir şekilde yeniden düzenleyebiliriz.” diyebilen bir yeni yaklaşımın mesajı var bu resimde bana kalırsa.
‘İyi’ ebeveynliği, ‘iyi’ bir baba olmayı çocuklarıyla iyi oynayan bir adam olmaya indirgemekten çıkıp, bugüne kadar sadece kadınların alanına ait olduğu sanılan konulara erkeklerin de dahil olabileceği, hatta biraz öteye giderse, aslında bu alanların zaten kadınlara ait olmadığı, bilakis kadınların bu alanlara hapsedildiği gerçeğini idrak etmeye dair bir işaret!
Zira kadınlık her şeyden önce anne olma kapasitesi ile tanımlanır ve kadınların evdeki görünmeyen emeğinin sömürüsü böylelikle doğallaştırılır. Bu ilişki biçimi nasıl yıkılır peki? Bu yazıda uzun uzadıya ‘cinsiyetçilikten özgürleşme devriminin ulu reçetesini’ sıralamaya kalkışacak değilim. Daha basit bir şey anlatmak istiyorum: Erkekler de yapabilirler!
Bir dönemin feminizminin temel meseleleri arasında, kadınlara kapatılmış olan alanlara -siyaset, bilim, sanat, spor, çeşitli meslekler, toplumsal konular vs.- kadınların da girebileceğini ortaya koyabilmekti.
Feminist düşünce toplumsal cinsiyet temelli bu iş bölümünün kurduğu kavramları ve değer yargılarını çok güçlü bir şekilde yerinden oynattı ve bugün kadın hareketlerinin de gücüyle toplumsal sistemin içinde her alanda erk kazanan kadınlar, gittikçe yaygınlaşan bir oranda yer alıyorlar ve eşit temsil istiyorlar.
Öte yandan 1970’lerden itibaren, İngiltere’de bir harekete dönüşen sonradan profeminist olarak da adlandırılacak, cinsiyetçilik / patriyarka karşıtı erkek gruplarında bilinç yükseltme çalışmalarının yanı sıra, kadınların sosyal hayata, politik mücadeleye katılımının önündeki en büyük engel olan ev işi tahakkümünün azaltılması, bir zorunluluk olmaktan çıkartılması için, erkeklerin bu alana daha fazla dahil olması gerektiğini ortaya koyan bir yaklaşım ve hareket gelişmeye başladı. Bu yaklaşımla eş zamanlı olarak günümüzde ebeveynlik ve çekirdek aile yapısı çok ciddi bir değişim geçiriyor.
Artık erkekler sadece ev işlerine “yardım” etme lütfunda bulunmakla kalmıyor. Ev içindeki emeğin cinsiyetçi iş bölümüne karşı çıkan erkekler de çoğalıyor.
Ancak bu iş bölümünün giderilmesinin en netameli olduğu alan yine de bebek/çocuk büyütme konusudur. En radikal muhalif çevredekiler de dahil olmak üzere erkeklerin çoğu teoride değilse de pratikte hâlâ kadınlık/ annelik konusunda bazı eski kafalı değer yargılarından ve bu işlere uzaklıktan çıkabilmiş değiller. Fakat her türlü kültürel dirence rağmen bu durum değişiyor.
Bazı erkekler kadınlığa özgü kabul edilen birçok uğraşın aslında böyle olmadığını keşfetmeye ve anne / baba cinsiyet rol ayrımının yol açtığı eşitsizliğe karşı koymaya başlıyorlar. Evin içinde sadece partneri bebek emzirirken, ortalığı temizleyip toz alan “iyi eş, iyi baba” modelinin eşitliği kurmakta yetersiz olduğu görülmeye başlandı. Hâlâ sokaklarda bebeklerini besleyen, altlarını değiştiren adamlara rastlamak nadir olmasına rağmen, yukarıdaki esprili resimde olduğu gibi, bakım sorumluluğunu bütünüyle eşitlikçi bir şekilde üstlenmeye çaba sarf eden, eli yatkın, becerikli, çok ilgili bir yeni nesil erkek ebeveyn (artık buna klasik anlamda ‘baba’ demek bile sorunlu geliyor bana) örneği oluşmaya başladı.
Cinsiyet eşitliğinin ev içinde sağlanması için bence en önemli başlama noktası erkeklerin, “bunu ben de yapabilir miyim?” sorusunu sormaktan bir sonraki adıma geçmek, tüm bu işleri üstlenerek pratiğe geçmek. Tabii ki eril bir rekabet saplantısına kapılmadan!
Çocuk bakımı konusunda da, bazen yemek pişirme konusunda olduğu gibi ukalalıktan vazgeçemeyen erkeklerin üstünlük gösterme saplantısına kapılmadan. Özellikle annelerin yazıp çizdiklerinden öğrendiğim şikayetlerden birisi, çocuk bakım işinin sorumluluğunu yeterince üstlenmediği ve yükü eşitlemediği halde, çok bilen ve kadınlara çocuklara yaklaşım konusunda bolca pedagojik tavsiyelerde bulunup kadınlara eleştiri yapan bir eğitimli erkek modelinin varlığı.
Resimdeki espriye dönecek olursak, öncelikle emzirme duygusunu yaşamak ya da bebeği beslemek isteyen erkekler için daha gerçekçi alternatifler mevcut: protez meme, göğüs pompası ile sağılmış ve saklanmış anne sütünün biberon yoluyla içirilmesi veya devam sütü ve benzeri, ama teknik ayrıntıları bir yana bırakalım, öğrenmek isteyen bulur. Zaten bu esprili görselin verdiği mesaj bence bir kadının yapabildiği her şeyi erkeklerin de eksiksiz yapmaya yeltenmesi değil belli ki.
Bir kadının yapabildiği gibi erkeklerin de yapabilmesi mümkün olan her şeyi devralmak, bebeğin / çocuğun her türlü bakım sorumluluğunu eşitlikçi şekilde üstlenmek, paylaşmak olarak anlıyorum bunu.
Bunu bebeklik aşamasından çocuğun büyümesine ve erişkin olmasına kadar her aşamada devam edecek bir pratik sorumluluk olarak görebiliriz. Yani kendimizi resimdeki gibi erken bebeklik evresiyle sınırlamamamız gerekiyor. Zira bir bebek dünyaya geldiğinde ilgimizin sevgimizin odak noktası oluverir ve onunla ilgilenmek çok zevklidir filan ama, “bakın ben ne iyi babayım çocuğuma biberonla mama yediriyorum” demekten daha fazlasını yapmaya gelince bir sürü erkeğin yelkenlerinin suya indiğini de biliyoruz. Sonrasında çocuğuyla oyun oynadığında yapması gereken her şeyi yaptığını düşünüyor bu adamlar.
Beni çok güldüren bir konu da uçak mühendisi bir arkadaşımın altı aylık bebeğini bezlemek hakkında, “ben onu yapamıyorum, ben yapınca mutlaka bir yerinden kaçırıyor” diye gülümseyerek anlatmasıydı. Başka bir uçak mühendisi arkadaş da yemek yapmayı beceremediğinden dem vuruyordu. “Be adamlar uçak mühendisi olmayı beceriyorsunuz ama el becerisi konusunda kendinizi geliştiremiyorsunuz” demek geliyor içimden, demeden kalıyorum, çok kolay alınıyorlar bu bizim eğitimli erkekler! Oh, burada dedim en azından.
Velhasıl emzirmekten başka, 5-6 aylıktan itibaren bu bebek meyve püresi yiyecek, sebze çorbası içecek, kahvaltıya başlayacak, başlayacak vs. vs. Bunlar nasıl hazırlanır, nasıl yedirilir, bir yaşına yaklaşan bir bebeğe kendi yemek yemesi nasıl öğretilir? Nasıl yıkanır, nasıl giydirilir, nasıl uyutulur, büyüyen bir çocukla iletişim nasıl kurulur, onunla nasıl oyunlar oynanır gibi çocuğun yaşıyla birlikte giderek çoğalan bir meseleler dizisi uç uca eklenir.
Erkekler genelde bu işlerin en ev dışı olanlarıyla ilgilenir de ev içi olanlarıyla ilgilenmeyi daha çok kadınlara bırakırlar yaygın olarak. Oysa bunların hepsi kadın-erkek fark etmez, zaman içinde öğrenilebilen işler. Yani bu işlerin hiçbirisi, kadınlar için de doğuştan gelen yetiler değil, birçok kadın benden daha iyi bilir ki kendi memesiyle bebeğini emzirmek bile öğrenilen bir şey.
O yüzden benim basit sloganım şu: Tüm bu ev içi işleri, ebeveynliğin gerektirdiği her şeyi, yapmak-öğrenmek isteyen yapar. Yani bütün eksiğimiz meme vermekti de onu mu talep ediyoruz, bırakalım o da rahmi ve memesi olanların kalsın da diyebilirim. Misal, kadın bebeği emziriyor, ey baba sen bunu belki yapamazsın, ama yine de diğer besleme ihtiyaçlarını karşılaman önünde engel yok. Ayrıca hamilelik ve lohusa aşamasındaki bir kadının fevkalade özen gerektiren bakımını bizzat o kadına sen verebilirsin! Bu dönemde yapabileceklerin sadece aşeren kadına gecenin bir yarısı istediği şeyi bulup getirmek ve torbaları taşımakla sınırlı olmadığını da artık anladın.
Bebeğin emzirilmesinden sonra gazını çıkarıp, uyutabilirsin pekala. Bebek gece uyandığında kalkıp yanına gidip bakabilirsin, ihtiyaçlarını anlayabilirsin, altını değiştirebilirsin. Verdiği sinyalleri, ağlama ses tonundan ve ağlama şeklinden o sıradaki derdinin ne olduğunu sana ne anlatmaya çalıştığını öğrenebilirsin. Hastalıklarında nasıl davranmak gerektiğini öğrenebilirsin. Bunların hepsi çocukla kurulan duygusal bağ ve sorumluluk duygusunun eşliğinde gelişen, kazanılan becerilerdir ve bunun için hiç kimsenin özel bir yatkınlığı olması gerekmez, zaten yoktur. Kısaca yavruyu doğurmak ve kendi memenle emzirmek dışındaki her şeyi, HER ŞEYİ yapabilirsin. Bunun için kendi zihnindekiler haricinde hiçbir engel ya da yetersizlik söz konusu değil erkekler açısından. Bunları yapabilmek için kadın ya da erkek olmak zorunlu değildir. Hatta biyolojik olarak anne ya da biyolojik olarak baba olmak da zorunlu değildir. Biyolojik ebeveynlik bebeğin dünyaya gelmesine sebep olmakla sınırlı bir pratiktir.
Ebeveynlik ise çocuğun dünyaya hazırlanması için gerekenleri öğrenmek ve onu hayata hazırlayan kişi olmak demektir. ‘Annelik içgüdüsü’ üstüne söylenenlerin, erkek egemen sistemin kadınlar üstündeki tahakkümlerini sürdürmek için bugünün dünyasında devam ettirilen bir mit olduğunu hâlâ anlamadık mı?
Kadın ya da erkek, kim bir çocuk doğmadan evvel çocukla nasıl yaşanır, onun ihtiyaçları nasıl karşılanır biliyor ki? Bu pratik sadece ve sadece tecrübe ile edinilir: Bir insan yavrusunun hayatta kalması ve sosyal hayata hazırlanması için gerekenleri yapmak yönündeki sezgiler, ortak tecrübenin aktarımı ve bilgi yoluyla.
“Anne” ya da “Baba” doğulmaz, “Anne” veya “Baba” olunur. Hatta bunu ikili cinsiyet ve biyolojik determinizmden de çıkaralım: Ebeveynlik ortak bir yaşam pratiğidir, isteyen herkes bunu öğrenebilir. Bakılması gereken çocuğun biyolojik ebeveyni olmak gerekmez. Her çocuk onun ihtiyaçlarını karşılayan ve duygusal gelişimi için ona destek olanları benimser, onlarla derin duygusal bağlar kurar. Bu bakımı sağlayan kişilerin adının anne / baba olması da zorunlu değildir. Çocuklar bizler kadar yapılandırılmış kalıplarla hayata bakmazlar, onları bu kalıplara sonradan bizler sokarız. Bu yüzden çocuk bakımı konusunda iki kişilik, heteroseksüel çekirdek ailenin ürettiği “anne” ve “baba” rollerinin dar sınırlarına hapsolmak gerekmez.
Evet, erkekler de yapabilir!