Baktığınız her yerde, çocuklara ilişkin bir şeyler görüyorsunuz. Ebeveynler çocuklarıyla gurur duyuyor, onlara küçük erişkinler gibi davranıyor ve kendi seçimlerini yapmaları için cesaretlendiriyorlar. Bir önceki kuşağa soracak olursanız çocuklar şımartılıyor ve burunlarının dikine gitmelerine gereğinden fazla izin veriliyor… Sizce eski topraklar bütünüyle yanılıyor olabilir mi?
Hepimiz çocuklarımıza yaşayamadığımız çocukluklarımızı vermek arzusundayız. (Bu yazıyı, bu kaynaktan okuyan) ebeveynlerin birçoğu o kadar da zor bir çocukluk dönemi geçirmedi. Ama gene de bize de fikrimiz sorulmuyor, kararlarımızı kendi başımıza vermemiz uygun görülmüyordu. Hemen bir kuşak sonrasında, bizler (30-40’lı yaşlarında olan anne-babalar) her fırsatta çocuğumuza ne düşündüğünü soruyoruz. Hatta abartıp onlara erişkinlermiş gibi davranıyoruz.
Kendi başlarının çaresine bakabilecek, kuşağıyla rekabet edebilecek, problem çözme yetenekleri gelişmiş çocuklar büyütmek istiyoruz. Başarmaları ya da başarısızlığa uğramaları için onlara fırsatlar sunuyor, aralarında tercih yapabilecekleri seçeneklerin sayısını artırmaya çalışıyoruz. Onları kendi kararlarını verebilecekleri bir olgunluğa eriştirmeye uğraşıyoruz bir an önce. Sorumluluklar veriyor, özerkleştiriyoruz bir yandan.
Dr. G adıyla da bilinen gelişim uzmanı ve dört çocuk annesi Deborah Gilboa bu konuyu şöyle ele alıyor: “Çocuklarımızı cesaretlendirmek ve irade sahibi kılmak için elimizden geleni yapıyoruz. Duygularını ifade etmelerini, kendi kararlarını vermelerini, dünyayı gerekirse bizsiz keşfetmelerini istiyoruz. İyi de yapıyoruz. Bunlar olmadan çocuklar gelişemez. Onları güçlendirerek, onlara cesaret vererek hem ailenin hem de toplumun geleceği için iyi bir şey yapıyoruz.”
“Aşırı iyi” yetiştirmek
1980’lerde ve 1990’larda ebeveyn olan birçok insan, kendi yetiştirilme tarzlarından duydukları mutsuzluğu çocuklarını mümkün olduğunca özgürce yetiştirerek gidermeye çalıştılar. St. Thomas Üniversitesi Aile Araştırmaları bölüm başkanı Carol Bruess bu ebeveynlik tarzını “Yaşa ve yaşat, çocukları serbest bırak” diye özetliyor. Ancak bu yaşam biçimi de çocuk merkezli olmaktan öteye gidemiyor.
Bütün bunlar çocukların ihtiyaçları olan özgüveni biraz fazlaca geliştirmelerine neden olabiliyor. Pek çok konuda aslında yapabileceğinden çok önce sorumluluk alan, her konuda kendisi karar vermek zorunda kalan çocuk aynı zamanda vaktinden önce de büyümüş olmaz mı?
Dr. G çocukları yüreklendirmekle sorumlu tutmak arasında ince bir çizgi olduğunu söylüyor: “Acaba onlara sorumluluk vererek bize ait kimi sorumluluklardan kurtulmuş mu oluyoruz? Onların her konuda irade sahip olmaları, kendi kararsızlıklıklarımızı örtmeye mi yarıyor?” Dr. G ayrıca çocukların tek başlarına dünyayı eksik öğreneceklerini ve mutlaka bir rehbere ihtiyaçları olduğunu da ekliyor: “Çocuklar ve ergenler davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda olduklarını öğrenmeliler, bunu da ancak dış dünyayla karşılaştıkça öğrenirler. Ancak dış dünyada kimse onları bizim gibi güçlendirmeye, yüreklendirmeye çalışmayacaktır. Bu duruma onları hazırlamak gerekmez mi?”
Orta yolu bulmak
Çocuklarınızın kendilerini başkalarından daha değerli ya da öncelikli zannetmelerine neden olmaksızın, sorumluluklarının ve sahip oldukları iradenin farkına varmalarını nasıl sağlayacaksınız? Belki karar verme sürecine eşlik edebilirsiniz. Yani karar vereceği meseleyi ortaya koyar ve onunla birlikte üzerinde çalışarak hangi ilkelerle o kararı verebileceği konusunda rehberlik de edersiniz. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuk dışarı çıkarken giyeceği t-shirt’ü seçme sorumluluğunu alabilir, ama sırf o seçti diye kış günü incecik bir t-shirt’le çıkmasına da izin veremezsiniz.
Çocuğunuz büyüdükçe bu konuda nasıl bir tavır benimseyebileceğiniz sorusunun önemi de büyür. Hata yapmasına izin verdiğiniz ölçüde de bu hataları düzeltme şansı bulursunuz. Dolayısıyla onu cesaretlendirmek, yüreklendirmek, sorumlu kılmak her şeyi onun ve tek başına yapabileceği bir evren sunmak anlamına gelmez. Ona deneyip yanılarak kendince doğru olanı bulabileceği imkanlar yaratmakla kalmayıp, bu deneme girişimlerini ve yanılgıları birer eğitim aracına dönüştürerek yolunuza devam etmelisiniz.
Elbette çocuğunuzun özgüvene ihtiyacı var mutlu olmak için. Ancak özgüvenle şımarıklığı, kibiri ve kuralsızlığı karıştırmamasını da sağlamak zorundasınız.
Sherri Kuhn, Parenting Tips & Advice
Not: Özetlenerek çevrilmiştir