Dünya güvenli bir yer değil. Yalnızca haberleri dinlemek yeter… Vurulanlar, kazalara kurban gidenler, bulaşıcı hastalıklar, afetler… Bu liste sonsuz sayıda trajediyle uzatılabilir.
Ve ebeveyn olarak bizim görevlerimizden biri, çocuklarımızı bütün bunların gerçekleştiği bir dünyada yaşamaya alıştırmak. Yani onları cesaretlendirmek, nasıl başa çıkacaklarını öğretmek ve tecrübe edinmelerini sağlamak. Fakat bir yandan hayatları boyunca onları koruyamayacağımızı da anlatabilmemiz gerekecek. Kolay iş değil…
Çocuklarımıza bu türden felaketlerle yüz yüze geldiklerinde nasıl mücadele edeceklerini, bunların bütün dünyada her an olabildiklerini bilerek yaşamlarını sürdürmeleri için neler yapabileceklerini anlatmak zorundayız. Ama aynı zamanda yanlarında biz olmasak bile yalnız olmayacaklarını da bilmeliler.
Trajediler birbiri ardına patlak verdiklerinde çocuklar korkarlar. Onları sakinleştirecek yöntemler geliştirmeniz gerekir. Böylece sakinleşmeyi öğrenirler. Başıma gelenleri paylaşmak istiyorum bu noktada…
Bana terapiye gelen bir kız çocuğu sürekli “ama eğer” diye başlayan ve “olursa” diye biten sorular soruyordu. Ona “Endişelenme, her şey iyi olacak” demek dürüstçe bir davranış sayılmazdı. Bu durumlarda fotoğraflardan yararlanıyorum. Çünkü çocuklar görsel imajlarla çok daha rahat iletişim kuruyorlar. Bir parça kağıt aldım elime ve altına küçük bir figür çizdim. Dedim ki, “Bu sensin ve tam burada duruyorsun. Şimdi söyle bakalım, senin güvenliğinden kim sorumlu?”
Annesi ve babası olduğunu söyledi. Ben de anneyi ve babayı gösteren iki küçük figür daha çizip sordum, “peki onların güvenlikleri ne olacak?” Cevap: “amcamlar, büyükannem ve büyük babam.” Onları da çizdim ve yine sordum: “Polis, itfaiye vs.” Sonrasında “ordu” cevabı geldi. En sonunda ise “Başkan” dedi çocuk. Bu küçük kıza kendisini daha güvende hissedeceği bir ortam veremezdim, ama bir imaj verdim kendisiyle tehlike arasındaki kurumsal ilişkileri anlatan bir imajdı bu…
Daha büyük çocuklarla konuştuğumda onlara hayatın bir cesaret ve inanç işi olduğunu söyleyebiliyorum. Yukarıdaki imajın ne kadar gerçekçi olduğu konusunda eminim hepimizin şüpheleri vardır. Ama çocuklara bu imajın gerçek olmadığını ve aslında tehlike karşısında hiç kimsenin ona hiçbir garanti sunamayacağını söylemek de cesaret istiyor. Bunun bir adım ötesinde ise hayata inanmak var. Birbirimizi sevdiğimiza, önemsediğimiza, gerektiğinde birbirimizi koruyacağımıza olan inanç. Bu inancı her daim canlı tutmak o kadar kolay değil, çünkü hayat pek çokları için neşeden çok üzüntüyle; sevgiden çok nefretle dolu. Belki elimizden gelenin bundan ibaret olduğunu bilmek dünyayı daha güvenli bir yere dönüştürmek için hepimizi motive eder diye anlattım bütün bunları.