Dünyaca ünlü İngiliz sanat eleştirmeni Brian Sewell, aile denilen kavramın kendisine ne ifade ettiğini anlatıyor.
Annem hep yanımdaydı: Gözümü açtığımda annem oradaydı. 96’sına kadar da yaşadı. Varlığımın bir parçasıydı. Her çocuk gibi anneme çok şey borçluyum.
Gayrımeşru bir çocuktum: Annem katolikti, bu yüzden evlilik dışı olmama rağmen babamın kürtaj isteğini kabul etmedi. Beni yapabileceği en iyi şekilde eğitmeye çalıştı. Birlikte yere uzanır yıldızları seyrederdik Whitstable sahilinde. Bana her şeyi anlatırdı. Yunan Mitolojisi’nden bahsederdi. Argonatları okurdum sürekli onunla birlikte. 11 yaşımda okula giderken fark ettim ki benim eğitimim herkesinden iyi hale gelmiş bile çoktan. Mitoloji biliyorum, ama cebirden haberim bile yok. Boşverin cebiri. Ben de öyle yaptım zaten. Zamanımı mitlerle geçirmeye başladım.
Annem bir seks işçisi de olabilirdi: İleri mi gittim? Whitstable’de yaşarken bana bir küçük bardak brendi verdi, sonra da dışarı çıktı. Gecenin bir vaktinde köpeğimizle beni evde yalnız bırakmıştı. Nereye giderdi ki bu kadın, neden giderdi? Kimi geceler Londra’da gece elbisesiyle dışarı çıkar, sabaha karşı dönerdi… Bu da neydi böyle?
Babamı hiç özlemedim: Onu merak da etmiyordum. 10 yaşımdayken annem yeniden evlendi, önce beni o adamın gerçek babam olduğuna ikna etmeye çalıştı ama sonra vazgeçti. Yıllar sonra, gerçek babamın Peter Warlock adıyla tanınan müzisyen Philip Heseltine olduğunu öğrendim. Annem, babamın onlarca sevgilisinden yalnızca biriydi. Annemi de beni de istememişti. Umurumda değildi.
Babamın cinsel hayatı: Babam cinsel olarak cazip ve bu nedenle de kendini mutlu hisseden o bildiğimiz adam ve kadınlardan biriydi. Çok sonraları onun cinsel hayatı konusunda başka şeyler de öğrenmek zorunda kaldım. Sadistik fantezileri vardı. Kürtaj, işkence, cinsellik konusunda bu kadar rahat, kendisini hiç sorgulamadan konuşan biri olması beni rahatsız etti. O kadar kendine dönüktü ki, onunla ilgili sevdiğim tek şeyin sokaktan aldığı bir kediye bir süre bakması olduğunu söyleyebilirim. Sırf bu sahne için geriye kalan her şeyi affettim.
Annemin tragedyası: Annemin trajik bir hayatı vardı, tıpkı benim gibi, çünkü tutması çok zor bir söz vermişti hem kendine hem de bana. Çok iyi bir ressam, muhteşem bir çellistti, ama umduğu yere gelemedi. Benim de keman çalmamı istemişti, fakat beceremedim. Hatta beni orkestraya kabul etmeyen devlet orkestrasına bu konuda minnet borçluyum.
20’ler ve sonrası: 20’lerinize geldiğiniz zaman insanlar size sorular sormaya başlar. Nereden gelip, nereye gidiyorsunuzdur. O yüzden çok zordu 20’ler. Aslında “sizi ilgilendirmez” demek kolaydır. Ama bu yolu seçmezsiniz genellikle, kendinizi açıklamak zorunda kalırsınız. Benim yaşımdaki pek çok eşcinselin başına gelmiştir ve emin olun kendinizi çok kötü hissedersiniz. Sürekli yalan söylemek zorundasınızdır sanki, ama direnirsiniz de. Yalnız olmak işte o zaman büyük şanstır.