Başvuru süresi, bir yıl bakım süresi, ardından mahkemesiydi derken neler neler yaşadık. “Oh, bitti artık rahatız” dedik ama bitmiyor mu ne?

Bizim anneliğimiz de her anne gibi. Çocuk yetiştirmenin tüm sevinçleri ve sıkıntıları ile yaşananlar aynı. Korkular da aynı ama kimse kusura bakmasın bizim anneliğimizin eksiği yok, biraz fazlası var.

Korkularımız ve o hiç bitmeyecek yürek çarpıntılarımız… Evet, korkularımız diğer tüm annelerden biraz fazla… Biyolojik anne olan hiçbir anne, bir gün nasıl söyleyeceğim korkusu yaşamıyor. Ya da bir gün acaba ile başlayan içinizden geçen tüm diğer cümleler, diğer annelerin aklına bile gelmiyor.

İşte, bu nedenle bizim biraz fazlamız var. Tüm bu sorularla da uğraşmak zorunda kalıyoruz. Çoğu zaman tüm bu korkular sadece düşüncelerimizde kalıyor ama nadiren de olsa bazılarımız bu korkuların gerçekleşmesi ile bambaşka mücadeleler vermek zorunda kalıyor. Ama her şeye rağmen değer, değil mi?

Bugün nasıl söyleyeceğim sorusu hakkında yazmak istiyorum. Başvuru yaptığımız ilk günden itibaren evlat edindiğimizi söylememeyi düşünmedim bile.

Dünyanın en güzel, en özel, en karşılıksız ve katıksız sevgisi ile kurulmuş o muhteşem ilişkimizi bir yalan üzerine kurmak hiç doğru gelmedi bana. Hem zaten bu çok doğal bir süreç neden saklayayım yahu. Çok basit olacağını düşündüğüm bu konu, kızım büyüdükçe beni biraz germeye başlamadı değil. Ama inanıyorum ki, biz ne kadar rahat olursak, biz ne kadar doğal kabul eder ve öyle yaklaşırsak konuya o da o kadar doğal kabul edecek ve bu süreç de çok kolay ve sancısız olacak! Ben buna inanıyorum. Bu nedenle, korkunun ecele faydası yok dedim ve kolları sıvadım. Öncelikle, bir süredir kızımın yanında sınırlı ve dikkatle seçilmiş kelimelerle evlat edinme hakkında konuşuyorum ve anladığını biliyorum. Biz fark etmesek de dinliyor, biliyorum. Yine, uzun bir süredir onu severken zaman zaman iyi ki seni almışız, iyi ki bize geldin vb. gibi cümleler kuruyorum. Özellikle dikkat etmesem de içimden geliyor, dilimden çıkıyor. Ayrıca biraz geç de olsa, Sosyal Hizmet Görevlimizin önerisini de dinledim ve bazı akşamlar kızıma uyumadan önce bir hikâye anlatıyorum.

Şöyle: Bir bebek kedi varmış. Bu bebek kedinin annesi ve babası yokmuş. Bebek kedi kendisi gibi çok güzel, çok özel başka bebek kedilerle birlikte çok güzel bir evde yaşıyormuş. Bir gün anne ve baba kedi bu eve gidip bebek kediyi almışlar ve hep beraber evlerine gitmişler. Artık bir aile olmuşlar ve bundan sonra hep beraber yaşamaya başlamışlar.

Bir gün, bebek kedi…

Bu aşamadan sonra bebek kedi her gün başka bir hikâye yaşıyor. Kimi zaman yaramazlık yapıyor örneğin dışarıda kalabalıkta annesinin elini bırakıyor ve annesini kaybediyor sonra buluyor ama çok korkuyor. (Ne yapayım biraz da bize hizmet etsin bu hikâyeler). Bazen de parka gidiyorlar ve çok eğleniyorlar. İlk anlattığımda Yonca bir yaşını biraz geçmişti. O zaman kedi değil, bebek demiştim. Yonca biraz huzursuz olmuştu. Hikâyeden mi, çok uykusu olduğu için mi anlayamadım. Uzunca bir süre anlatmadım bir daha. Sonra iki yaş civarında kedi versiyonuyla yeniden anlattım. Çok eğlendi ve çok ilgilendi. Önceleri haftada bir gün anlatıyordum. Şimdi her gece “anne, kedi anlat” diyor. Hikâyenin başı ile artık hiç ilgilenmiyor. Ben de git gide kısaltıyorum. Devamı çok daha fazla ilgisini çekiyor artık.

Psikolog bir komşum var. Çocuklarla çalışmıyor ama bana çocuklara bir şey anlatmanın en iyi yolunun metaforlar olduğundan bahsetti. Hikâyenin kahramanı olarak Yonca’yı değil de kediyi koymak çok daha başarılı olacaktı. Öyle de oldu.

Siz de kendi hikâyenizi ve kahramanınızı bulun ve başlayın anlatmaya. Ne kadar erken o kadar iyi. Şu sıralar hikâye kitapları arıyorum ama bulamayorum. Bulduğumda sizlerle de paylaşacağım. Biraz daha büyüdüğünde filmler bulacağız ve böyle böyle devam edecek. Bir de yine evlat edinmiş ve konuya bakışımız ve düşünce yapımız uygun bazı ailelerle görüşüyoruz. Çocuklarımızın da arkadaş olmasına çabalıyoruz. İleride bu sürecin doğal olduğunu anlattığımızda etrafında evlat edinilmiş arkadaşları da olsun istiyorum. Böylece, ben doğal olduğunu ne kadar anlatsam da o kendini tek ve garip hissetmesin istiyorum.

Şimdilik böyle… Yaşı ilerledikçe yeni yeni adımlar atacağız. Hepsini sizinle paylaşacağım. Böyle giderse 6 yaşına kalmadan söylemiş ve konuyu kapatmış olacağız diye düşünüyorum.

Uzunçorap’ın notu:
Yazı, birevlatedindik.biz sitesinden alınmıştır. Müsaade ettikleri için teşekkür ederiz.