“Birden yürürlüğe girdi o yok olma duygusu”/ 12 Eylül üzerine…

Hayal meyal şunları hatırlıyorum: 12 Eylül sabahı erkenden yattığım odadaki televizyon açıldı, aile efradı başına üşüştü ve merakla, konuşan apoletli adamı dinlemeye başladı. “Darbe oldu” dedi annem: “Ordu, yönetime el koydu”. Bunun ne anlama geldiğini çocuk aklımla çözebilecek durumda değildim elbette. Ama sonrasında yaşadıklarım, “darbe”nin ne demek olduğunu çok güzel öğretti bana! Aslında çok bir şey yaşamadım. Darbe döneminde Çanakkale’de ikamet ediyorduk. Sokakların hızla tenhalaştığı sıralarda, evin önünde oynadığımız boş arsadan askerlerce evlere postalanmak dışında gördüğüm bir zulüm yok. Olur olmaz her şeye bağırırdı o askerler, onu hatırlıyorum. Başlıktaki dize, Edip Cansever’in Eylülün Sesiyle adlı şiirinden. 12 Eylül, tam da böyle başladı ve o “yok olma duygusu” hiç eksilmedi üzerimizden. 12 Eylül, “Atatürk’ün doğumunun 100. yılı”yla ilgili gibi gelirdi bana o zaman. İlkokulda gösterilen Atatürk filmlerini heyecanla izler, üniformalı amcaların (öğretmenimiz “komutanım” derdi, saygıda kusur edilmezdi, yanaklarımızı okşadıklarında çok mutlu olurduk) anlattığı kahramanlık ve savaş hikâyelerini, biraz da “bir devrin battığı yer” olan Çanakkale’de olmanın verdiği gururla dinlerdik. Her sabah “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan Andımız’ı daha bir şevkle okurduk. Müzik derslerinde “Atatürk’ün sevdiği şarkılar”ı öğrenirdik, 100. Yıl Marşı’na dilimiz döndüğünce eşlik etmeye çalışırdık. Geçenlerde düşündüm, ezgisini hatırlayamadım. “Alnımızda bilgilerden bir çelenk / Nura doğru can atan Türk genciyiz” diye başlayan marş aklıma geldi, söyledikçe bunun aradığım marş değil de Öğretmen Marşı olduğunu fark ettim. Niyeyse, marş seven bir insanım; ezberimde pek çok marş varken, çocukluğumda her sabah söylediğim...

Devamı…