400’den fazla bestesi bulunan Anjelika Akbar Kazakistan’da, müzisyen ve felsefeci bir baba ile müzisyen bir annenin kızı olarak dünyaya geldi. 2,5 yaşında nota biliyor ve piyano çalabiliyordu. 4 yaşındayken Mutlak Kulak yeteneği fark edilen Anjelika Akbar, Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı öğretim üyelerinin dikkatini çekti ve konservatuvar bünyesindeki harika çocukların okuduğu okula kabul edildi. Eğitimine okulun Taşkent şubesinde devam etti (Üstün yetenekli öğrenciler için 11 yıl eğitim veren Uspensky Devlet Müzik Okulu). Okul öğrencilerinden dünyaca ünlü Alexei Sultanav ve Stanislav Yudenich gibi, Anjelika Akbar da en iyi öğrenciler arasında yerini aldı.

1993 yılında Türk Vatandaşlığına geçen Anjelika Akbar’ın 1999 yılında kendi prelüdlerinden oluşan ilk albümü “Su” çıktı. 2002 yılında çıkan Vivaldi’nin “Dört Mevsim” keman konçertolarının dünyada ilk kez solo piyano uyarlaması, Sony Music International etiketiyle çıktı ve Sony Classical kataloguna girerek, bu katalogdaki ilk Türk Klasik Müzik albümü oldu. 2002’de “Bir’den Bir’e” isimli albümünü çıkardı. 2003 yılında çıkan ve Bach’ın eserlerini Doğu enstrümanları ile harmanladığı “Bach A L’Oriantale” albümü için “Bu bir müzik deneyi değil, çağın ihtiyacıdır. İnsanlar birbirileri ile kucaklaşmadan önce müzikle kucaklaşsın istedim…” diyor Anjelika Akbar. “Bir Yudum Su” isimli albümü 2005; “Raindrops by Anjelika” albümü 2009, “İçimdeki Türkiyem” albümü 2010 ve “Likafoni” albümü 2011 yılının şubat ayında, son olarak da “Beni Unutma” filmi için Anjelika Akbar tarafından yapılan “Beni Unutma Orijinal Film Müzikleri” albümü 2011 yılı kasım ayında çıktı.

Anjelika Akbar’ın, besteci ve yorumcu kimliği dışında, yazar kimliğiyle ortaya çıkardığı ve Türkçe olarak kaleme aldığı İçimdeki Türkiyem adlı kitabı 2011 yılında yayımlandı. Anjelika Akbar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabında, Türkiye’de geçirdiği 20 yılını ve “İçindeki Türkiye”yi anlatıyor. Akbar, kitabında ayrıca, aynı adlı albümünün konserlerinde yaşadıklarını da aktarıyor.

Anjelika Akbar, evli ve iki çocuk annesidir.

Kaç yaşında anne oldunuz? Planlı mıydı?

İlk kez 21 yaşımda iken anne oldum. Elbette planlıydı. Zaten doğacak çocuğumu daha ben çok küçükken rüyalarımda görüyordum, erkek çocuk olacağını, nasıl görüneceğini görmüştüm. Hattâ SSCB’de değil, başka yerde doğacağını da (halbuki Sovyetler zamanında bu neredeyse imkânsızdı). Ve hepsi oldu. Şu anda büyük oğlum Yürek 21 yaşında, küçük Timur ise 4.

Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?

İlk oğlumda yakınlarıma hemen söyledim, ama Timur’a hamileliğimi 4.5 aylığına kadar aileden, 6.5 aylığına kadar çevreden sakladım (zaten karnım neredeyse yoktu, saklamak zor değildi). Timur’a hamile kaldığımda, eşimle daha önce planlamış olduğumuz oldukça tehlikeli, maceralı bir Hindistan/Himalaya seyahatimiz vardı. Ailem hamileliğimi öğrenmiş olsaydı, kesin karşı çıkar ya da çok endişelenirlerdi. O yüzden Hindistan dönüşüne kadar aileden sakladık.

Hamilelik süreci nasıldı?

Her iki oğlumda da hamileliğimin nasıl geçtiğini anlamadım. Çok çalıştım, seyahat ettim vs. ve birden bire doğum sırası geldi!

Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?

Mucize…

Evde altları kim değiştirirdi?

Bazen ben, çoğu zaman eşim veya dadı.

İsme nasıl karar verdiniz?

Yürek ismine, daha hamile olduğum ilk anda karar verdim. Tek bildiğim Kırım Tatarca kelime buydu, KALP, GÖNÜL anlamı taşıyan güzel kelime. Oğlumun ismi bu olsun dedim. Timur ile ise işim çok zordu. İsim ararken, “a” ile bitmemesi lazımdı, çünkü ailemizin yarısı Rus kültürüne bağlı, ve “a” ile biten Rus isimleri sadece kızlara ait oluyor. Türkçe karakter olmayacaktı ( ğ, c, ç, ö, ü gibi) çünkü hem yurt dışında bu tür isimler deforme oluyor, hem de internet yazılışında eksik kalıyor. Eşim hem kızların hem erkeklerin ortak kullandıkları isimleri istemiyordu. Kaldı 3 tane isim, onlardan biri Timur. Timur Rusya’da çok sevilen bir isim. Rus bir yazarın romanı var, Timur ve Grubu/Timur i yego komanda diye. Orada Timur adlı genç, yardım sever bir çocuk var. Herkesin yardımına koşan, takdir toplayan, dostluğa önem veren biri. Bütün Ruslar sever bu ismi. Ayrıca Orta Asya’da bilirsiniz, tarihte Timur var. Yani tüm dünyanın aslında tanıdığı bir isim. Doğumdan sonra hâlâ 3 isim arasında seçim yapmamıştık, ama 3. gün, hastaneden çıkmadan doktor sorunca ikimiz de aynı anda eşimle “Timur” dedik ve Timur’a böylece karar vermiş olduk.

İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?

Aslında çok etkilenmedi. Yürek doğduğunda zaten yeni ve hiç tanımadığım bir ülkedeydim; “sosyal hayatım” diye bir şey yoktu. Timur doğduğunda, hemen 3 ay sonra kitabım çıktı, 6 ay sonra cd, ve öyle devam etti. Timur 4 yaşında, ve bu zaman zarfında 2 kitap, 4 albüm ve 2 klibim oldu, ve de Beni Unutma filmine müziklerini besteledim. Aynı şekilde sosyal hayat, neredeyse her zamanki gibi devam ediyor. Ama her gün çocuklara mutlaka zaman ayırıyorum (Yürek bana zaman ayırmayı imkân verdikçe , çünkü o artık çok büyük ve kendi hayatı var.)

Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?

Evet, özellikle ilk başta böyle bir dayanışma oluyor. Hem aldım, hem verdim her iki seferde, vermeye de devam ediyorum.

Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?

Yürek doğduğunda ben, babası ve de Allah yardımcımız oldu. Yeni ülkede hiç kimsemiz yoktu… Ama Timur olunca, en azından dadısı vardı; babası inanılmaz yardım etti, hattâ neredeyse her şeyi o yapıyordu diyebilirim. Doğumdan 2 hafta sonra neredeyse 40 derece ateşle hastaneye kaldırıldım; ve zaten ilgili olan eşim, tümüyle sağ olsun yönetimi kendi ellerine aldı, bunun için kendisine çok minnettarım. İlk ay bir de annem kaldı yanımızda… Babaanne ve dede de mümkün olduğunda çevremizdelerdi.

Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza.

Her iki çocuğum için değişik bisküvi tarifleri ürettim. Yürek için ballı-yulaflı; Timur için ise pekmezli şekersiz bisküvi. Her iki tarif çıkacak olan kitabımda yer alacak.

Çocukla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?

Sorumluluk duygusunun tam ne olduğunu anladım; şefkati tam olarak tattım; çocuklara öğretirken kendimize de öğrettiğimizi deneyimledim.

Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?

Çocukların yaşları farklı olduğu için; Yürek ile sinema, müzik, sanat, yemek, tatil ekseninde ilerliyoruz; Timur ile kitap, çizgi film, park (yemek yapmayı çok seviyor), piyano çalmak, müzik dinlemek, tatile gitmek, arabada dolaşmak…gibi uğraşlarımız var. Bir de elbette el becerileri-resim, yapıştırma, boyama…

Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?

Yürek ve Timur, ikisi de inatçı. Ama bu huyu sevmediğimi söyleyemem, ben de inatçıyım.

Deneyimlerinize dayanarak annelere ve adaylarına önerileriniz var mı?

Babalar lütfen çocuğunuzla eşinizin hamileliğinden itibaren yakından ilgilenin. Odasını siz de hazırlayın, alışverişte siz de söz sahibi olun. Doğduğundan itibaren tüm sevgi ve şefkatinizi çocuklara verin; onları okşayın, öpün, kucağınızda taşıyın, biberona geçince siz sütünü verin… Çocuk 7 yaşında kadar gereken sevgi dozunu alamazsa, ileride artık o depo doldurulamıyor. Bu çok çok önemli. Sadece anne sevgisi yetmez, anne ve baba olarak beraber sevin ve sevginizi saklı değil, çocuk uyuduğunda değil, o uyumadan, bilinçli halde verin, paylaşın. Lütfen.

Annelik neymiş?

Emaneti almak ve elinden geleni yapmak. Severek ama “benim” demeden…