Bu yıl Venedik’te Ufuklar bölümünde yarıştığında kaçırdıydım Wadjda’yı (Wacda okunuyor). Doğrusu Suudi Arabistan’dan gelen bir film, ilgimi pek de çekmediydi ve seyretmek için pek çaba da sarf etmediydim. Biliyorum, film ilgimi çekmeliydi çünkü Suudi Arabistan’da çekilen ilk filmdi bu. Suudi Arabistan’da sinema salonu yoktur, sinema okulu yoktur. Sinema günahtır! Durum buyken Suudi Arabistan’dan gelen filmi merak etmeliydim. Ama rejimin sevimsizliği oradan gelecek şeyleri de iticileştirebiliyor…

Neyse ki hayat bana ikinci bir şans verdi ve Wadjda’yı, Tallinn Siyah Geceler Festivali’nde (Pimedate Ööde Filmifestival, kısaca PÖFF) bilgisayar ekranından da olsa seyretme olanağı buldum. Filmin adı, filmin kahramanının adından geliyor: Wadjda, 10 yaşında Suudi Arabistanlı bir kız çocuğu. Biraz asi, biraz uyumsuz ama çok değil. Öyle her şeyi kabullenmeyen, sorgulayan bir ruhu var. Ezberden hoşlanmayan biri Wadjda ama Suudi Arabistan’da eğitim dediğin, safi ezber. Temel kitap da beklenebileceği üzere Kuran-ı Kerim. Wadjda annesi ve babasıyla yaşıyor. Annesi bir ev kadını haliyle, başka bir şey olma şansı zaten hiç olmamış. Bir kusuru var annenin, bir erkek çocuk doğuramamış. Baba canavar değil ama, bir Suudi erkeği sonuçta. Eve istediği zaman gelir, istemediği zaman gelmez. Ve tabii ki erkek çocuk ister. Karısını üzmek istemese de erkek çocuk sorununa ikinci bir eş alarak çözüm bulabileceğini bilir. Wadjda’nın annesi de kocasının ikinci bir eş almasını engelleyemeyeceğini, kabullenmek zorunda kalacağını bilir.

Wadjda, erkek çocuklar gibi eğlenemeyeceği fikrini kabul edecek bir yapıda değildir. Arkadaşlık ettiği oğlan çocuğunun bir bisikleti vardır ve Wadjda da bisiklet sahibi olmak, arkadaşıyla yarışmak ister. Âşıklar arasında arabuluculuk, kuryelik yaparak para biriktirir. Ama asıl fırsat bir Kur’an bilgisi yarışmasıyla karşısına çıkar. Eğer yarışmayı kazanırsa, alacağı ödül parasıyla bisikleti de alabilecektir. Ama Wadjda’nın konuya, yani dine, yani İslam’a hiç ilgisi yoktur. Yine de çalışır, öğretmenlerini de hakiki bir mümin olduğuna ikna etmeyi başarır. Bir asinin inançlı birine dönüşmesi, zaten uysal bir öğrencinin ezbere Kuran okumasından daha heyecan vericidir. Müdire hanımı bu şekilde tavlayan Wadjda, yarışmayı ve para ödülünü kazanır. Ama Wadjda yine Wadjda’lığını yapar. “Ödül parasını ne yapacaksın?” sorusunun beklenen yanıtı “Filistin’e bağışlayacağım!” iken, Wadjda “Bisiklet alacağım” deyiverir. Bisiklet? Hem de bir kız çocuğu olarak? Kız çocuklarının sokakta zaten işi yokken, bir de bekaretini bozma ihtimali olan bisiklete binmek? Eklemek lazım, nedense bisiklete binmenin bekaret bozacağı gibi bir korku var.

Ama ne Wadjda ne de annesi hayata küsüp, enseyi karartacak tipler değildir. Ana-kız bu erkek faşist toplumda (erkek egemen hafif kaçıyor) birbirleriyle dayanışma içinde, nefes alacak alanlar yaratmayı bulacaklardır kendilerine. Annesi Wadjda’ya bisikletini alacaktır. Eşinin ikinci karısıyla yaşayacağı mutluluk tablosunun dışında da bir hayat vardır sonuçta!

Filmin yönetmeni Haifaa Al-Mansoor baştan sona Suudi Arabistan’da çekilen bu ilk filme hem de bir kadın olarak imza atarak tarih yazmış durumda. Al-Mansour filmin sokak sahnelerini bir minibüsün içinden telsizlerle komut vererek çekmek zorunda kalmış, çünkü bir kadının sokakta erkeklerle böyle bir iş yapması, Suudi Arabistan’da kanuna aykırı. Al-Mansour gökten zembille inmemiş, sinema eğitimini yurt dışında almış ve daha önce başarılı kısa filmler çekmiş. Wadjda, sadece tarihsel anlamı olan bir film değil, çok da iyi bir film ve bu tesadüfen olmamış. Hikâyesi basit, anlatımı yalın, oyuculuklar çok iyi. Dokunaklı ve yüreklendirici…

Wadjda rolünde Waad Mohammed çok başarılı. Umarız kendisini başka filmlerde de görme şansımız olur.

Not: Festivalde NETPAC jürisi olarak Wajdja’yı En İyi Asya Filmi seçtik.