Melissa Terras, akademisyen bir anne. Etrafındaki insanlar tarafından “süperkadın” olarak adlandırılmaktan sıkılmış. Ve sonunda oturup, hiç süper gücü olmadığını kanıtlayacak bir yazı yazmış…
Yaklaşık bir yıldır hem annelik görevlerimi sürdürüyor, hem de University College London’daki işime devam ediyorum. Üç yaşın aldında üç erkek çocuğum var, biri üç yaşında, küçükler ise tek yumurta ikizi. Bütün bunların altından nasıl kalktığıma şaşıranlar beni “süperkadın” olarak adlandırıyorlar. Akademi dünyasındaki biz küçük insanların aile kurdukları zaman başlarına neler gelebileceğini ve aslında bir süperkadın olmadığımı anlatmak için yazıyorum bunları.
Süperkadın değilim, beni destekleyen bir eşim var: Hem kariyerlerini sürdürmek hem de aile kurmak isteyen kadınlara ilk tavsiyem şu: Tango iki kişilik bir danstır. Aileyle ilgili sorumluluklar yalnızca kadına yüklenemez. Yuvayı dişi kuş yapmaz. Feminizm evde başlar kadınlar: Ev işlerini ve çocuk bakımını eşit olarak paylaşın. Benim durumumda evden çalışan bir eşim var ve bu sayede çocuk bakımıyla ilgili işleri üstlenebiliyor.
Süperkadın değilim, esnek çalışma saatlerim var: Akademik çalışmanın aldığı zaman efsanevi boyutlara ulaşabilir. Ama aynı zamanda esnek bir çalışma ortamı sağlar akademi. Oğullarıma bakmak için tam bir gün ayırabiliyorum. Kimse bana haftanın bir gününü evimde geçirdim diye bağırıp çağırmıyor. Ayrıca dersim olmadığı günlerde geç yatıp ertesi gün işe geç gelme şansım var. Hafta sonları asla çalışmıyorum eğer bir konferansa vs. katılmayacaksam.
Süperkadın değilim, disiplinliyim: Haftada bir ya da iki gün evden çalışıyorum. Bu yazı yazdığım, e-maillerimi cevapladığım, çamaşırları yıkayıp evimle ilgilendiğim anlamına geliyor. Eğer 9.00-18.00 çalışıyor olsaydım bu kadar rahat olur muydum bilmiyorum. Bütün akademik işler böyle değil, ama bazıları esnek çalışma koşulları sağlayabiliyorlar.
Süperkadın değilim, yardım alıyorum: Ev işlerini mümkün olduğunca kendim halletmeye çalışıyorum, ama haftada bir kez, iki saatliğine detaylı bir temizlik için birinden profesyonel yardım alıyorum. Bu da hiç anlamadığım bir sorunu ortaya çıkarıyor? Neden bazı insanlar ev işlerinde yardım almaktan utanır ki. Eğer adil bir ücret ödüyor, sigortasını yapıyorsanız suçluluk duymanıza hiç gerek yok.
Süperkadın değilim, kestirmeden gidiyorum: 2003 yılından bu yana hiç ütü yapmadım. Zamanımı giysilerimi düzleştirmek için harcamıyorum, çünkü nasılsa tekrar kırışıyorlar. Bunu henüz kimse fark etmedi, ettilerse bile söylemeye cesaret edemezler. Ev işlerinin kimilerini kestirmeden çözüyorum, siz de öyle yapın. Gösterişi değil, verimliliği önemsiyorum.
Süperkadın değilim, teknoloji kullanıyorum: Postacı elektronik ticaret sitelerinden yaptığımız siparişler yüzünden bizden nefret ediyor. Her işimi insanlarla paylaştığım ortak dijital bir takvimle ayarlıyorum. Böylece hem ailem hem de yakın çalışma arkadaşlarım ne zaman ne yaptığımı biliyorlar. Tren beklerken alışveriş yapıyor, tweetlerimi atıyor, e-maillerimi cevaplıyorum. İş nedeniyle birkaç gün seyahate gittiğimde çocuklarımla video-chat yapıyorum. Teknolojiyi dost edindim.
Süperkadın değilim, iş seyahatleri yapıyorum: Bu biraz çelişkili gibi görünüyor, ama değil. İş seyahatlerine gittiğimde iyi bir otelde kalıp, yalnız başıma olmanın tadını çıkartıyorum.
Süperkadın değilim, aileme ve arkadaşlarıma yakın oturuyorum: İkizler doğduğunda kayınvalidem bize yakın bir eve taşındı. Oğlanlar için bu harika oldu. Böylece her gün büyükannelerini görebilmeye başladı. Ama aynı zamanda hastalandıkları zaman onlara bakacak bir kişi daha var demekti. Oğlanlar su çiçeği çıkarttıklarında ben Paris’teydim. Kayınvalidem birkaç gün bizde kaldı. Etrafta geniş aileden birilerinin olması, çocuklu olmanın yaratacağı karmaşayla başa çıkmak için birebir. Ayrıca bu onlara da iyi geliyor.
Süperkadın değilim, çok çalışıyorum: Uzun saatler boyunca çalışıyorum, ama bir şeyi fark ettim. Annelik odaklanma kabiliyetimi arttırdı. Kariyerime daha sıkı sarıldım. Çünkü eğer bu iş için ailemden uzak kalıyorsam, çalıştığım her saatin buna değmesi gerekiyor.
Artık biliyorsunuz. Özel hayat-kariyer dengesine dair hiçbir şey söylemedim. Çünkü buna inanmıyorum. Gün yalnızca 24 saat ve benim bütün hayatım bu kadar. Benim hayatım çalışmak, evim, ailem, 20. yüzyıl seramiklerine duyduğum merak. Şanslı biriyim, doğru tercihler yaptım, çok çalışıyorum, yardım alıyorum. Akademik hayat düşündüğünüz kadar stresli değil, en azından benim için.
Eğer bütün bunlar olmasaydı bu üç küçük oğlanı büyütmek çok daha zor olurdu. İnanın bana, süperkadın değilim.
Melissa Terras, University College London’da Enformasyon Araştırmaları bölümü öğretim üyelerinden ayrıca aynı üniversitenin Dijital Humanities merkezini yönetiyor.