Fotoğraf: Kübra Sakman
Nesin Matematik Köyü birçoğumuzun bildiği gibi 2007 yılında, gençlere matematiği sevdirmek ve araştırma ruhunu geliştirmek için Ali Nesin’in öncülüğünde kurulmuş bir köy. Başlangıcı matematik ile olsa da daha sonra, felsefe ve sanat da dahil edilerek sacayağın üç ayağı tamamlanmış oldu. Ve halen, gönüllülerin maddi ve manevi desteğiyle büyümeye devam ediyor.
Nesin Matematik Köyü, basından haberlerini okuyup merak ettiğim, görmek, deneyimlemek istediğim bir yerdi. Doğrusu gönüllü çalışma şansı olduğunu da bilmiyordum. Tesadüf eseri böyle bir şansımız olduğunu öğrenince bir arkadaşımla birlikte hızlı bir karar verip Şirince’ye doğru yola çıktık. 18 Kasım sabahı önce İzmir’e, oradan Selçuk’a derken öğlen vakti Şirince’ye vardık.
Şirince’den Nesin Matematik Köyü’ne 1 km. mesafe var. O yolu manzaranın keyfini çıkara çıkara, yürüyerek gittik. Dağların tepelerini kaplayan çamlıklar, eteklere doğru zeytin tarlaları, su yolları boyunca dizilmiş kavaklar sonbaharın da etkisiyle bir renk cümbüşü sunuyordu. Şirince’ye doğru çıkarken biz, ‘Benim şehirde ne işim var, yaşamam gereken yer burası’ demeye başlamıştık zaten, bu yolu yürüdükçe bu düşüncemiz iyice pekişti.
Sessizlik, huzur, yöresel mimariyle yapılmış güzelim evler… Bu manzara karşısında yüzünüze ister istemez bir gülümseme yayılıyor ve şehirden beraberinizde getirdiğiniz karamsar, umutsuz ruh hali ‘ben bu iklime uygun değilim’ deyip bedeninizden sıyrılıp uzaklaşıveriyor. Yerini umut ve hafiflik hissi alıyor.
Köye iyice yaklaşınca önce işçilerin harıl harıl duvar ördüğü taş evleri gördük. Daha sonra buranın yapımı devam etmekte olan Felsefe Köyü olduğunu öğrendik. Köyün hemen girişinde koca bir abaküs, üst tarafta büyük kütüphane binası (Sevan Nişanyan Kütüphanesi), sağ alt tarafta köyün simgelerinden ve taa uzaklardan görünüp köyün yerini işaret eden kule (Kayser Dağı Kulesi) ve hemen ileride boylu boyunca uzanan Bolkepçe Lokantası var.
Kenarları ağaçlarla, çiçeklerle dolu, taş döşeli yollar… Binaların hepsi taş ve ahşap malzemeden ve yöre mimarisine uygun yapılmış. Her evin, her sokağın her yapının bir ismi var, örneğin; Şömineli Ev, Ne Var Ne Yok yolu, Kızlar Koğuşu, Fakirhane gibi…
Bir yandan köyü gözlemleyip diğer yandan nereye gitmeliyiz diye düşünürken bize doğru yaklaşan birini gördük ve geliş nedenimizi açıklayıp ne yapmamız gerektiğini sorduk. Kendisi, gönüllü çalışanların birazdan öğlen yemeğine geleceğini ve lokantada bekleyebileceğimizi söyledi.
İnsanların dostça tavrı, samimiyeti daha ilk dakikalarda kendimizi oraya ait hissetmemizi sağladı. Herkesin gözlerinin içi gülüyordu. Burada çalıştıkları için mi böyle gözlerinin içi gülüyor yoksa gözlerinin içi güldüğü için mi burada çalışıyorlardı emin olamadım ama şanslı olduklarından emindim.
Çantalarımızı yol kenarından almak için döndüğümüz esnada gönüllü arkadaşlarımızı getiren minibüs de geliverdi. İçlerinden yalnızca birini tanıyorduk ama diğer arkadaşlarla da anında kaynaştık. Kaynaştık derken; gönüllülerden üçü yabancıydı ve grubun ortak dili İngilizce olduğundan İngilizcemizin el verdiği ölçüde, çoğunlukla da bu dili iyi konuşan Türkiyeli arkadaşımızın çeviri yardımlarıyla iletişim kurup kaynaştık. (Kamp bitiminde İngilizcemiz epey ilerlemişti bu pratikler sayesinde)
Fotoğraf: Jeffry Yang
Birlikte öğlen yemeğimizi yedikten sonra eşyalarımızı odamıza bırakıp, iş kıyafetlerimizi giydik ve yol yorgunluğu falan demeden aynı gün doğruca zeytin toplamaya gittik. Ertesi gün ve daha ertesi gün zeytin toplamaya devam ettik.
Zeytin toplamak zor iş; fakat toprağa, ağaca dokunmak, hep birlikte gülerek, konuşarak, şarkı söyleyerek imece usulü çalışmak çok keyifli bir deneyim. İki hafta boyunca tatil günlerimiz hariç, her gün 8’den 16’ya kadar çalıştık. (Kışlık reçel için hep birlikte ayva soyduğumuz da oldu). Öğlen yemeklerimizi bazen köyde bazen de zeytin tarlasında yedik. Tarlada çalışarak acıkıp yemek yemenin tadına doyum olmuyor doğrusu…
Bu arada, toplanan zeytinler satılmıyor, bir fabrikada zeytinyağına dönüştürülüp Nesin Matematik Köyü’nde ve İstanbul’daki Nesin Vakfı’nda kullanılıyor. Köydeki zeytin ve diğer meyve ağaçlarında tarımsal ilaç kullanılmadığını da belirtmeliyim. Zaten oradayken doğaya ve yaşama ne denli saygılı olunduğuna her an tanık olduk. Meyveler toplanırken dahi, dallarda yabani hayvanlar yesin diye meyve bırakılıyor… Ağaçlara da, insanlara da, yaban hayvanlarına da aynı özen gösteriliyor.
Matematik Köyü’nde size kurallar silsilesi dayatılmıyor, siz o atmosferin içinde kendi iradenizle üzerinize düşen sorumluluğu algılayıp yerine getiriyorsunuz. Yemek saatleri belli; sabah kahvaltısı 7’de, öğlen yemeği 12’de, akşam yemeği 18’de… Fakat siz bu saatler dışında acıkabilirsiniz, istediğiniz zaman mutfağa girip yemek alabilir, yemek yoksa pişirebilir, çay bitmişse demleyebilir, üşüdüyseniz lokantadaki sobayı veyahut şömineyi yakabilirsiniz.
Odalarda kalorifer olmasına rağmen lokantaya özellikle kalorifer döşenmemiş. Çok da iyi yapılmış, bu sayede her akşam hepimiz sobanın etrafına toplanıp çok keyifli sohbetler yaptık. Bazı akşamlar projeksiyonla kendi seçtiğimiz filmleri izledik. Halay çektiğimiz de oldu. Köyde TV yok. Bu da çok doğru bir tercih, TV olsa sohbet de huzur da olmaz bence…
Köyde hiyerarşiye dayalı bir alan düzenlemesi yok, işini bitiren herkes unvanını iş alanında bırakıp yalın ve eşit bir şekilde ortak alanlara geliyor. Odalar hariç, her yer herkese açık, kimse de kimseyi rahatsız etmiyor.
Para da harcamıyorsunuz orada. Temel ihtiyaçlarınızın tümü karşılanıyor. Ekstra talepleriniz yok ise, köy dışına da çıkmıyorsanız gittiğiniz parayla dönmeniz mümkün. Giderken yanıma dört tişört, iki pantolon, bir kazak, iki hırka almıştım, hiç sorun yaşamadım, yetti de arttı bile. Kirlenince yıkadım giydim. Ortak çamaşır makinesi de var, isterseniz onu da kullanabiliyorsunuz. Şehir hayatının ve sistemin sürekli tüket tüket dayatmasının nasıl bir saçmalık olduğunun tekrar farkına varıyorsunuz velhasıl.
İzin günlerimizde Ali Nesin’in hafta sonu okulca gelen ortaokul ve lise öğrencilerine verdiği matematik derslerini dinleme şansımız da oldu. Abartısız söylüyorum, hayatımda matematiğin heyecan verici bir şey olabileceğini ilk kez bu derslerde hissettim. Çocuklarda nasıl bir etki bırakabileceğini siz düşünün artık.
Biz kış sezonunda gittiğimiz için ortam sakindi. Asıl dersler yaz tatilinde oluyor ve yaz dönemi 500’e yakın öğrenci konaklıyor orada. Öğrenciler, matematik, felsefe ya da sanat derslerinden hangisini tercih etmişse o konuda uzman üniversite hocaları eşliğinde ders işliyorlar. Sadece ders işlemiyor gençler, onlar da boş vakitlerinde sorumluluk alıyor ve bizim yaşadığımız değerli deneyimlerin tümünü yaşıyor. Bu ortamda sanat, felsefe ve matematik öğrenen gençlerin yaratacağı dünyayı düşlemek insanın içini umutla dolduruyor.
Nesin Matematik Köyü hakkında söylenecek çok şey var. Doğrusu, ne söylense eksik kalır düşüncesindeyim… Köyde yaşadığım iki haftalık deneyim, emeğin, sevginin, bilginin ve iyi niyetin ‘düşü’ nasıl gerçeğe dönüştürdüğüne tanıklık etmemi sağladı. Oradan ayrılırken hem şükran duygusu vardı içimde hem de umut doluydum.
Matematik Köyü hakkında detaylı bilgilere ve ders programlarına matematikkoyu.org adresinden ulaşmak mümkün. Yaz programları için şimdiden başvurmakta fayda var, zira yer bulamama ihtimali mevcut.
Nesin Matematik Köyü ile ilgili kısa belgeseli izlemek için tıklayınız.